Yorgunum şimdilerde
ve kiyisindan aktığım zaman büyük gençliğini geri de bıraktı
umutsuzluktan garip bosluklara kadar her geri dönüşleri yaşadım her şiirin ona gidecegini nerden bilebilirdim ki yürüdüğüm yolların sonuna yitik geriye dönüşleri astıgımı nerden bilebilirdim olanağı olsa her günün içinde bi kaç an yanina varmak isterdim sesizce dokunmadan hatta belli etmeden karamsar tullerin yansıttığı gölgelerin yamacından siiri de biraktim artik zaten basladigimda onun korpelendigi zamanlardaydi edebiyat bi kac damlayla can buldugumu o da iyi bilir iyi bilir benden daha iyi bi şair ayakkabi bagcigindan destanlar yazarsin derdim ona gulerdi hüzün severdi bir yani annesinin can kırıklarıyla yaşardı hazan mevsiminin ikincisiyken ruhu hic dokunamadim annesinin izlerine diyemedim cennet koktu diyemedim urkek ceylanlar ulkesinin süt annesi oldu hüznu sabah gazetesi gibi koltuk alti yapmis merhalesi dinlenmek olan diyarlarda zihninde ara ara tüttürürdü icme diyemedim anneligin hastalanmasin diyemedim sahi nerdesin ikindi kuşları da gitti vaktini şarap renginden alan sarhoslar kenti içim büyük bi hayat istemedim bilirsin herkes gibi yaşamak hic istemedim ama boslugunun rengine bu kadar ilisir mi sesin kıyısız bir pencereye kuruldum akan dünyanın rutin maviligine bakarak artık yazmıyorum deli dedi gölgesinde kekremsi tadiyla söğüt ağacı ne deyim simdi insan dogum gününü iple ceker mi aralikta bir bahar aralasin diye dunya... |