2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1169
Okunma
bir sabah dilime dağlar oturmuş
ve örtüsünün üşümüşlüğünde bozulmuş aklım...
genç rüzgarların dağınık saçları
yüzümden geçti demin
belki bir kapı
belki bir mezar bırakıp arkasında
uçurumlarına esti
belli ki bütün gövdelere dokunduğunda
yer gök aşağıya indi
düşündüm
bir dakikalık tufanda
sana kalmalarımı
ölmeden
nerdeyim
gözlerimin kamaşığında takvim sorarken bakışına
ruhuna çivilediklerimi almadan gitme
tuhaf ezgiler/notalar yağmur gibi yağdıkça
kimsenin sokağına uğramazken üstelik
geceye güneş gibi girenim
bu sancılar içinde
yarının gül ağzında beklerim
neyleyim dünyayı
seyreyleyip gülü bülbülü
kuşlarla uyuttuğum çocukları
toprağa basarım
boşanıp karanlıktan
deniz boynunda düşündüğüm
kokunu bilmediğim teninden gömleğini çalıp
içinde büyürüm
ki,
rüyalarıma ışık ve özlem serperken ruhun
mavi bir iklim gibi
uzakları yalvartıp
sana geleceğim
çağır beni sesine
kuşlara müjdeler verirken
düşürmeden zeytinleri
güç oluyor sana yalan söylemek
sorduğunda merağımı susmak
öpmek kadar yakınken dudaklarına
keşke burada ölsem
yıllarca bütün martılara
denize ve göğe şiir yazar
yosunu alınmış teknelerle
kucaklarım seni
kaldırın şu kaygılı bulutları önümden
görünsün yol
ve sayıklasın içimde biri
günleri/ayları
çünkü
bu güzel gün ağaçlara selam verdiğinde
tüm sokaklardan geçen çiçekler
sana uyanır
sevgilim
bugün gitmekten vazgeç
en azından gider gibi yap
gitme
5.0
100% (8)