SİYAH EŞARP
Çiğnerken Arnavut kaldırımlarını
Sadece ayaklarıma bakıyor gözlerim Adresi belli adımlarımın Zaman öncesine varmak bir an önce Hiç bir sesi duymuyor Omzuma çarpanları hissetmiyor bedenim Durgun suda suskun sandal gibi yüzüm Tek hamle’m Başımdan kayan siyah eşarbı düzeltmek İşte karşımda Yıllarca semtine dahi uğramadığım ev... Usulca açılıyor yaşlı bahçe kapısı Tahta kurdu kemirmiş gıcırdıyor Baharları yaşadığım Kışları savuşturduğum bahçenin Tarumar şimdi özenli gülleri... Küsmüş naneler menekşeler Hiç bir mevsimin çiçek kokusu kalmamış İçeri süzüldüğüm de Bir zamanlar ruhumu ısıtan evin Unutulmuş bir mezar sükuneti karşılıyor beni Grileşmiş tül perdeden arsızca sızan güneş ısıtmıyor rutubeti Sıvasız solgun duvarlarda sesin gülüşün yankılanıyor İzini arıyor gözlerim Diğer odadan ayak sesinin müjdesini duymak istiyor kulaklarım Ama nafile .... Sırı dökülmüş aynadan bana bakıyor puslu anılar Camı kırık resmimiz hala duruyor büfe üstünde Titriyor tüm bedenim sarsılıyor tozunu silerken Başımda siyah eşarp Hani yıl dönümünde aldığın... Ellerin omuzum da... Tebessümü var yüzümüzde mutluluğun Yorgun aynı zamanda bedbin im İki tahta iskemleye ilişiyor gözlerim Karşılıklı yemek yeyip kahve içtiğimiz Fincanlarımız hala masada Yarınlar için baktığım fallarda ayrılığın izini nasılda görmemişim Salkımları düşmeye hazır gözlerimin Hem ağlamak ayıp mı Bir istiridyenin içinde mi saklanmalı Gözden düşen inciler... Bozuyor sessizliği hıçkırıklarım Şimdilerde görsen tanıyamazsın beni Okuyamazsın ölgün gözlerimi Heba olmuş yıllarımı tutuşturamazsın elime Giderken titrek bir mum alevi gibi Son kez bakmıştın ıslak gözlerime Binlerce "geri dön" uçurmuştum ardından Ne çok sevmişim seni meğer Kasıp kavurdu benliğimi nedensiz gidişin Unutturamadı tuz bastığım yaralar Şimdi gitme zamanı Seni ve dünlerimi bu evde bırakıyorum "Her bitiş bir başlangıçtır , üzülme" demiştin Matemini başımda taşıdığım Eşarbımı çıkarıyor Tüm anıları yakarak gidiyorum "Elveda" Dilek USTA |
Selam ve saygıyla...