İnci Çiçeği ve Kuru Sarmaşık
I.
Besbelli saçların gülümsüyor Lodosla taranmış iskele kıyıları Bu bir bütün mü? Saçların Mutluluğun mavisi (Elbette kış gelecekti Çiçek koparacaktık mezarlıktan Aşkı aşka yordum Günlerce sırtımdaki ağrıyla yoruldum Nasıl olurlara kalmadan Bu gökyüzünü hiç bulamadım) Cesur kadınla kambur kadın Güneşe söyleniyorlar park köşesinde Artık çiçek açmalıymış Gökyüzünü renklere ayırmak... - Kendin için bunu bilme - Vaktimiz az nasıl olsa II. Söylemiştin anımsıyorum Bir güvercin pencere kenarında Yoğun insan tabakaları Ölüme mahkum kelebek yavruları Aşkımızı seyrediyoruz sanki uzaktan Bu ölüm! Bu ölümü hiç varsaymadık John Locke tanımıyor bu ölümü Ağlıyorum. Güne yeni başlayan begonyalar Koloni halinde yalnızlık serüveni Astronominin seni bana yorması Ne tesadüf bugün ilk begonya tatili Ve yıldızlar hüznün kırmızılığı Saçlarımın ağarması, ölüm Prens kaçıncı William Benzersiz ölümle iç içeyim Çıkıp gitti az önce Tam da şuradan gitti Kokusunu gökyüzüne astı Kağıt gül ve plastik şapka Elveda III. İki düş arasına sığan beklentim Öyle, evet! Unuttum adını bu bekleyişin Dudaklarımda deniz suyu Gözlerimin altında Saatsiz bir ölüm Bu ölüm! Bu ölümü hiç yaşamadım Sokak ortasında kaldırım seslerini duydum Oysa bu şarkı beni ölümle tanıştırabilir Güneşin batmadığı yalnızlıklar Elveda. |
Rahat okunuyor ama cagrişimlar ve dil cok güzel kullanılmış.
Ölüm kelimesinin tekrarı rahatsız etse de zaten hayatımızın tam merkezinde olan bir olgu değil midir zaten, düşündürücü........
bir şiir için düşünmek ne güzel:)
çokça sevgim ve selam ile...