Eylüle Gelirken
I.
Bir gün biter bitmez, biter elimizdeki her şey Vapur ya da otobüsler kaldırır cenazemi Kaldırım, kaldırırım, kan gibiyiz nasıl olsa Uğultular ve günbatımıyla Kan mevsiminde sevdamız: yollarda hiç insan yok Yuvarlak ve soğuk tenha Duyulmasın. Dolunay, başın omzumda “Elinin arasında çiçekler yetişir” Sokaklar boğuşur, kan gibi, bir ötekisine Her türlü sevdadan ve mutluluktan - Sesimi duyuyor musunuz? Evet! - Sesim geliyor mu? Evet! Sanırım biz Koca bir dünyayı boşalttık. II. Renksizdi. Yokuş yukarı çıktık soluk soluğa Kitapevi, dar sokaklar ve geniş olmayan manzara Yani, bir manifesto gibi adın dudaklarımda Çınlıyor Ki çınladıkça daha da derine işliyor Bembeyaz bir noktada kocaman Sana Sana teşekkür ediyorum günlerce Selçuk Bey’i gördük, geliyoruz Umursamaz, açgözlü Selçuk Bey’e Baktık, dönüyoruz. Hava hiç kararmıyor Saat sekiz kırk Taş merdivenlere başımızı vura vura çıktık Başımızdan geçti bir dolunay Bisikletli çocuk ve berber Sokakları gördük, dönüyoruz. -Kimse beni tutup çıkartamıyorken, İçimdeki geceyi sen başlattın.- yoruldum! Bunu sanki dünya söyledi Selçuk Bey ve biz Oysa tanrı biliyor ne kadar sessizdik yokuş yukarı Koca merdiven önüne anca gelebildik Güneşi kestim, güneşi kestim, güneşi Gözlerin artık daha kahverengi. III. Temmuz’un kiri kadar mutluluk var göğsümde Şu kırmızı gökyüzü Yeni bir sürreal tabloya kafa tutar Yola çıkmış bir vapurun demirlerinde Ölü sirenler sussun! Bütün acısıyla geldi oysa Hepsi bir gülümseme gibi sindi yüzüme Ardımızda izler bıraktık gökkuşağından Dünya siyahtı, dünya beyazdı Dünya artık donuk. Bir biz iz bıraktık ardımızda uçan çiçekler Nerede ne varsa Bir bir sayıklarken hepsini Bütün halinde iyisini ve kötüsünü Böyle böyle anlattım tanrıya Baksana, Selçuk Bey, baksana Gözlerin de deniz kadar küçük Senin gibi doluşan dünyamıza. IV. Varsın her şey sonraya kalsın Sonraya, daha sonraya Yirmi yedi mil ve 32 dakika. Bir begonya ne kadar uzağı görebilirse O kadar yakınız artık seninle Kalemlerimiz, defterlerimizle öpüştü Sokaklar büyürken birbirimize ağladık. Şöyle yazdı: Her şey gözlerine kaldı Gözlerin artık daha kahverengi. |