Deniz Mavisi, Gök Kırmızısı
I.
Nasıl oluyor ki böyle Böyle diyorum boylu boyuna uzanan ipler Tutup yine sarıyor uçtan uca Birden fazla bilinmeyenli denklemler En dibinden çıkageliyor defterlerimin Kutular diziyoruz kar pasajında Pek bir sıcaktır bakışları güneş gibi Bir mızraktı iki oktu derken En yüce tanrılara kafa tuttum Yıktım bütün ibadethaneleri Etrafında dönen bir üzüm tarlası ve Yakalanması pek bir güç keçi Sarılıyorum, boynuzluyor Tutuyorum hırlıyor ve beni Bir kere daha ağlatıyor keçi Seni düşlüyorum uzun vadiler boyu Deniz mavisi, Gök kırmızısı II. -zenginlerin çayı viskidir- Unutmayınız efendiler: Bir gün gelecek, bizler En güzel barbekülerde çaylar pişireceğiz Yutkuna yutkuna, çiğneyerek içeceğiz Belki benim boynumdan akar aşağı Omuzlarımdan sızar bir kış gecesi Süzüle süzüle dökülen yaprakları bir Tırpan ezdi işte kuru soğuktan Kumaşları yaktım, boynun ısınsın diye Eh, ben de üryan kaldım yıllar boyu Soluğuna ihtiyaçlı, dokunursan da ihtiyatlı oldum Kum kaldıran rüzgarı bunlar şiir kadın Sussan da susmasan da ifade etmiyor işte İşte diyorum bu yüzden Bir sigara daha yakıp düşlüyorum seni Deniz mavisi, Gök kırmızısı III. Beyoğlu’nda bir sergiye katılıyorum Sergiler ne kadar masumane bir yaklaşımla gülümsüyor Utanıyorum çıplak bir resmin bakmasından bana Belki de bakışlarını kaçırmasından göğün Korkuyorum kırmızı karışmış mavisinden denizin Korkuyorum sergiler gülümsemeye devam ederken Velev ki gideceksin sen ve ben Bir sergi daha açacağım geçtiğin tüm yollarda Olmazsa yakacağım tüm şiirleri işte Nasıl derler, nasıl anlatırlara kalmadan Gömüleceğim kuma. Ama sen gitmemelisin Günler boyu, beyazlaşıp buruşmalısın yanımda Bir istasyon boyu düşlemeliyim ben de seni Tirenler kalkmalı, dumanlar tütmeli Deniz mavisi, Gök kırmızısı |