Üç Kala
kısık güneşin üşütmeyen ışığında pişiyorum,
şimdilerde eski bir ezgi gibi duyduklarım yirmidokuz kere bıçaklandım, yirmidokuz yerimden yirmidokuzuma 3 kala. kaskatı bir ipin bükük boynu astım kendimi çamaşırım artık, kısık güneşler uyutmuyor beni kulağımdaki ses caminin hırıltılı sesi, camiler bile hasta bu zamanlarda yaşasın, herkes ne mutlu yaşasın, kubbeler ne kadar yeşil yaşasın, sol kulağım artık duymuyor dertlerim hep sol kulağımdan girmeye çalışıyor bu işlerde de varız! beklemek, özlemek, sevmek ve seni ve senden geleni daha çok sevmek. yirmidokuza 3 kala, omurgamdan aşağı bir ağrı iniyor. kahpeliğin ana gösteriminde saklı ulu Karadeniz’in kayıtsızlığı havai fişekler ve torpiller -bir bakan bulursam eğer iş de bulacağım- son sayfa çok kirli aklımdaki ortaçağ savaşını yazacak yer bulamıyorum bu savaş bitince, Zigetvar da özgür kalacak mı? sanırım zamanımız çok az, unuttum bile. |