Benlik
başkalaşmış bir tehlikenin göbeğine doğdum,
günlerden cumartesi ve hiç bitmeyen baş ağrısı yaşamayı kendime ödev edindim iyice beni sıkan göğsüme bir mızrak batıran o his acı. tanrım! bir kayboluş buldum sıkı sıkıya sarıldım ve göğsüm, beni sıkan bu mudur? tedavülden kalkmış salt yaşamak! ağzımın ve yanaklarımın çeperinde bir pranga yan masaya bulaşan küfür kıyamet her yerde bir oluşum kavgası dinim bana bunu emreder kaderimin dolandığı atlı karıncalar kaybet! kaybettikçe buluyor insan benliğini alev alev yanıyor şehir büstüm yanık saç kokuyor yıllardır cebimde sakladığım o bitmek artık sadece havaya karışmış koku unuttum bir akşam yemek yemeyi ne değişti? kanım donuk kuşlar artık uçmaz bir masa, bir sandalye ve sessizlik, özler beni. pembe kravatlı bandolar bozar özlediğim o sessizliği kınından çıkmayı unutan kör bıçak tek ayağı kırık tabure saçının yarısını boyamış bir at esen rüzgar ile bulaşan hastalık pembe kravatlı bando! çal kaybedişlerimi hırslı mücadelelere kurban gitti içimdeki son insan öldürdüm hepsini belimde kör kurşun kaybet! kaybettikçe buluyor insan benliğini özür dilerim gömdüklerim! düşmanlarım! sevdiklerim! metropolde kaybolmuş insanlar, özür dilerim! ben de ölüyorum bu kapanış, tiyatronun son sahnesi, hayat sinemamın reklamları kitabımın hiç okunmayan son sayfası, ve rakamların bitişi dokuz kere denediğim yaşamak kaybettim! ölü bir ben kaldı geriye |
Adı da „şiir” olmuş...
Manidar bir şiir okudum.
Tebrikler bayım.
Saygı ile...