12
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
2142
Okunma
"İliklerimdeki ateşi can suyunla söndürebilir misin Tanrım?!"
Gayrımeşru bir sevişme sonrasında
Topuk seslerim çınlarken boş sokaklarda
Ağzımda sakladığım gökgürültüsünü salıverdim gecenin içine
Saçlarımdan süzülen koku nü
Tüm bildiklerimi gömüp bir denizin dibine
Cehaletimin şemsiyesi altında dinledim
Deccalın saydam nasihatlerini
Evet Nietzsche haksızdı!
Ve dante cehennemini benim için tasarlamıştı
Sırf bu yüzden
Hiç olabilmenin tonlarındayken ben
Üstümden kaç hayatı silkeleyip yere düşürdüm biliyor musun Tanrım?!
….
Gayrımeşru bir sevişme sonrası çalınan kemanlara eş
Kesemden boşalan bakire sırlar döküldü
Yitik uykularına mum yakan her ölümlünün kucağına
Ellerimde cenin acemiliği
Dokunduğum her beden kayboldu kendi toprağında
Oysa…
Kemiklerim yok olsun istedim bir fırtına sonrası
Hiç tadmadığım huzurun okyanusunda
....
Şimdilerde…
Çürüyen düşler mevsimi salınıyor son miladın aynasında
Dilsizlik musallat olunca kelimelerin rahmine
İsyan piç kalıyor lanetli ellerimde
Bilmiyorsun Tanrım!
Melekler oynaşabilsin diye şafak vakitlerinde
Yeni bir yokoluş hikayesi asıyorum
Eflatun’a öykünen ruhumun ağacına
Türlerini ayrıştırdığım mefhumlar öpüyor zamanınım yakasından
Kapı aralığında bekliyor hurafeler
Lahzaları bileyip
Ömrümün göbek bağını kesmek için bir çırpıda
Ve ben…
İnanç sarkacında kışkırtılmış anıları
Ilık suya bırakılan zerrelerimde yeşertiyorum her seferinde
Bir gün gelip yanımda uyursan diye
Bir parça şefkat alıyorum tabutumun içine...