kemik yanıklarıBana öyle bir keramet sun ki, Dudağımın ezberini içimdeki kuyularda cirit atan ifrit yavruları bozsun! Beni öyle bir masala inandır ki, Kandiller yakılsın düşünce çöplüklerimde unuttuğum yetim anılar mezarlığında Kursağıma çöken bir yanı okyanus derinliğindeki yolculukta İt kuyruğunda taşısın sıtma tutmuş kemiklerimin ağırlığını Yol, Çıldıran bir kadının hislerine sırnaşan makus arzularda başlasın Ve solmadan gül bahçelerinde nadasa bıraktığım adam boyu ihanetler Söylenmiş son cümle ile Söylenmemiş ilk cümle arasındaki boşlukta bitsin Sonra, Gökkukaşığına as kasvetlerini Uykularımı narınla çimdikle Ve bırak göğüs çadırımda ölmeyi vaad eden bedenler bozsun Ellerimin ak matemlerini Yüzümdeki mutsuzluk pasını gözlerinle yıkayıp Tehditkar şefkatinle hırçınlığımı kışkırtma! Sen rüya kırıklarımı terbiye et mesela Tütsülenmiş mantık sevmeleri Fırkalar halinde konaklıyorken sevişmelerin yeryüzüne Gün ışığından yoksun ayrılıkların naibi olarak Kafeslere kilitli kuşlar belirlerin iflasın hududlarını Sus diyeyim sus! Gülünç bekleyişlerin ardısıra Tesbihimdeki sabır abad olurken Lanetli saatlerin gündönümlerinde Ölgün kışlar düşsün ayaklarımın dibine Kadim telaşlar sürüklesin ruhumu herhangi bir ütopyaya Ve kulağımın yegane sesi olsun zifiri Ta ki, Ölmekten nefesim kesilinceye kadar... |