Kasım Günlüğü I
I.
Suçsuz bir Budist’i gömüyorum el değmemiş ormana. Gövdesi kalın, alnı tok, saçları gür Üstünde paltosu sanki kaftan bir adam Gözlerimin içine bakarak beni hüzne boğuyor. Ben ona diyorum, Efendi, sen Saatçi Mustafa’yı tanır mısın? Adam meşru tüm öfkesiyle: - Saatçi Mustafa kimdir? - Kim midir? Bir hiçtir, yalnızlığına boğulmuş - Nasıldır pekala, karnı tok mudur? - Karnı toktur Mustafa’nın, üstü açık Ucu görünmeyen bir trene biniyorum şimdi Raylarına rahmet yağıyor Bugün zamanı durduruyorum sevgilim Şayet zamanı geriye sarabilecek olsam Döne dolaşa bugüne gelirdim Bütün mutluluklar gibi. (“Hazine arıyorduk Mustafa ile Saraçhane’den Aksaray’a atlarla iniyorduk Bir baksak, yer sallanıyordu adeta Bir kere daha bakamadan günü geceye çeviriyorduk, Hüznümüz ile.”) II. İspanyollar meydanda tangoya tutuşmuş gidiyor Ben meydana hüzünlerimi asıyorum Nasıl asmaksa bu, Bütün yetim kuşlar ölüyor bir cami avlusunda. Sırf bugünü görebilmek için nefesimi tüketiyorum Zamanı heybeme atıyorum. Bu yaşamak nasıldır? İyidir. İyidir çünkü hüzünle gelen sevinçler Sayın Tanrı’mın katında daha makbuldür. Ceviz ağaçları budanıyor Gülhane’de bugün Çift, ölümüne sevişiyordu cevizler altında Ve benim içimi kapkara bir mutluluk kaplıyor. Arap akınlarının haşmetiyle ve umarsızlığıyla Bir demet begonya, sayısal loto, kuş satan pasaj… Umutlarımı satıyorum, yok pahasına. Zamansa, Saatçi Mustafa’nın işidir O hep, günün birinde saatiyle zamanın hüznünü alt edecekmiş gibi yaşıyor Ne tatlı adamdır Saatçi Mustafa Sanki zamanda geriye dönmek mümkünmüş gibi! Hiç olmayacak duayı sayıklar nitelikteydi eylemlerimiz Duyduk duymadın demeyin efendiler, Ülkem bir çıkmaza girmiş sevdiğiyle Mustafa ise saatleri sırtına asmış, göçüyor Tıpkı kuşlar gibi. III. Sonsuz bir hüzünle Günü geceye çeviriyoruz tüm sevdamızla Alengirli bir mum yakıyoruz, mavi alev Saçlarımızı kesiyoruz, ağlaya ağlaya Bir kabus, bir kaos, bir kıyamet Sizinle düşünmenin cinayet olduğu zamanlar. Mustafa ile gidiyoruz Yolumuza çıkan hüzünlere zaman satacağız Yaklaşık üç insan dönemi, bir sevmek kaplayacak içimizi Devrin bütün şiirlerine inat. (“Bugün hüznüm heybeme ağır gelir. Otobüsten inerken tanımıştım seni Bir sinema çıkışı da olabilir, hatırlamıyorum Yokuş aşağı sevdamı yuvarlamıştım ardından Adını söyleyemediğim bir sokakta. Şimdi gidiyorum, adını söyleyemediğim bir dünyaya.”) |
CigdemGüner tarafından 11/18/2014 1:25:28 PM zamanında düzenlenmiştir.