Beklemediğim Yerden Geldi
(Ben ne oluyorum? Hiç
Olmaktan da öte, konuşamıyorum Bir metro çıkışı anımsadım ince saatlerde Ben saatlerce hiçleşiyorum) I. Anladım, anılarda sallanan salıncaklar Gözlerini yarı kamaştırmasıyla Kocaman kanaviçeler gibi gökyüzüne iliştiriyor Bir gezegenin ilk rengini alıyorum Örneğin Vefa’da bir çay bahçesindeyim Bazen Anılardan köprülerle dünyalar geziyorum Veya Koyun karası kaşlarında uyukluyorum Dogmatik inanışlarımla veya ritüellerimle Seninle başlatıyorum evreni, bölüm bir II. Kimse bir şiiri sonuna kadar okuyamaz Nasıl ki bir İncir Ağacından dökülen ölüm Nasıl ki kan mevsiminde doğduğum ülkem Hüznünü dünyaya fidelerce ekiyormuş gibi Kan, ülkem ve rasyonel sevdalar Yeniden dökülüyor yokuş aşağı Görünen o ki kapkaranlık gözleri -nde başladı bu dünya … ve elbet gök diye bir şey sevinç gibi takılan dilime Bütün yaşayanlar! ve yaşamayanlar Haziran bitti çocukluğum ağlayarak doğuyor Temmuz hıçkırık gibi yaşamakta Siyah inci. Siyah görmek. Siyaha boyanmış kader Ve sonsuz bir düzlemde kaybolan ince çizgi Doğuyor yeniden gökyüzüne. III. Anneme söyleyeceğim adını Kutsal kitaba iner gibiydi Söyleyeceğim: - Saat kaç oldu? - Saat tatlısert hüznün koynuna ilişiyor - Elveda zamanın hükmü Sonsuz düzlemde birleşmeyen o analitik nokta ve Gözlerin Ramak var, inanmak var, Tutunmak var hayata Yoksul yemeğinde, güzel olmayan düz yazımda Gözlerin var Lahitte beliren beş harf adın Adınsa kutsal kitaba iner gibiydi Söyleyeceğim! Henüz şehrim seni özlemekte Trenler kavuşur trenlerde görüşür Yokuş aşağı yaşar adını Bütün karanlık ve sıcak şehir Unutmamak! Onurluca bir eylem şimdi Adın, peygamberlerin dilinde düşmez gibiydi Adımın yanındaydı, Hiç gitmeyecek gibi. (Çıktım metrodan, Metronun anlamsız kalabalığı ve senin bekleyişlerin Sabahın çok erkeni saat Zamanın hükmünden bağımsız iki buluta yordum/yonttum Gözlerinle sen çokken Hiç olmamaya gidiyorum) |