Kudüs Heybetiyle
I.
Adın geçer uzak bir kentte Bu kent hüzün salar yurduma buram buram Güneşler yakalarım gökten limoni tatla Kuşların göç yolları bozuluyor, Mutsuzluğum bundandır abiler II. Bu kentin görebileceği en büyük suçu işledik günlerce Duvarlara sevda kazıdık! Gölgeler şahit oldu bizlere, peşimizde koşa koşa Yabana atılmayacak kedi çeteleri Bizi bilirsiniz siz, Hüsran türkülerinin moda olduğu zamanlardayız Umutsuzluğumuz bundandır abiler III. Aşk da bir siyasettir aslında Sen söyle Rabbim! Duraklar korur mu bizleri hüzünlerden İnsan riya etmeyiversin bir zaman Kaderine küskün, yaralı kuşlar Sen söyle, kuşlar da göç ederse hangi mutluluk kucaklar bizi Siyasi Mecmua’nın meşru olmadığı dönemlerdeyiz Kederimiz bundandır abiler IV. Ah! Ruhuma işlemiş o hazan mevsimi Kentime geceyle iniyor işte Baş kaldırış gibi bizim duruşumuz İsyan cephesinde yetişen sekiz yaşındaki çocuk Dik dur kardeşim! Kudüs heybetiyle yürüyedur Aşkın sokak sokak zulüm olduğu yerlerdeyiz Bütün hüsranımız onadır abiler V. Şimdi aşk, revaçta olan tiyatro gösterimi Oyuncular ağlamaklıdır oysa ki Tiyatrodan sonra ölür insanlar Hayatın katıksız acımasızlığı gelir sonra Gelsin efendim! Kudüs heybetiyle karşılayadururuz Ölümün ve acımasızlığın yenilmez armadalarını... Sevdanın herhangi bir hayattan değerli olduğu yıllardayız, Bizi mazur görün abiler VI. Şiirler de biter elbet bir gün Biterse en çok ben ağlarım Rabbim! Canım değersiz midir bilemem ama Bir şiir, bir gece de yazılıyorsa gözleri yaşlı bir kadına Gırtlağıma hançerler vururcasına ağlarım Bu hüzün kimindir bilemem ama En çok ben yaşarım. Şiirin kedere harman olduğu bir şehirdeyiz Hüznümüz mizacımızdandır abiler |