Babalar ve Hayatlar
I.
Bu sıcaklar vuruyor gönlüme bir hazan rüzgarı gibi Delip de geçiyor tüm benliğimi Bir zulüm gibi, Beklenmeyen bir sevda gibi Şimdi kaçağı bol bir sevkiyattayız Kimsesiz bir çocukla tanıştım Ağlaya ağlaya konuşuyordu gözleri sırılsıklam Ne yapmalı insan, hangi hüzünleri sıralamalı? Hayat kimsenin bilmediği bir acı durağı Durakların en acılısı, en sıkıntılısı Baba gibidir hayat... Önce çocuktur sonra bir anaç Acıların tebessümü gibidir babalar ve hayatlar II. Sebepsiz bir katliamin mahsullerini toplamakla geçiyor ömrümüz Şahane olmaya ramak kalan bir kent İçinde barındırdığı acılarla yanıp tutuşuyor, Güneşin hınzır oklarıyla! Beni yakabilirsiniz bayım, Benim yanmam sizleri huzura sürükleyecekse bir matbaacı gibi Beni yakın, adımı yasaklayın! Suçlarınızı yükler gibi bindirin hörgüçlerime Sizin adınız addır, amenna. Su içer gibi bir pınardan Sahici hüzünler yaşıyorum bu Sonyaz ayazında Serin meltemlere bindirip uğurladık göklerden gelen hüzünleri Ah! Şimdi ellerinden tutup yıldızları sayana kadar ağlamak vardı var olmamış acılar adına (Bir kıraathanede çay içerken görüyorum yaşlı bayların suratındaki hengameyi Görüyorum ve karışıyorum umutsuzlukla) III. Benim adım aslında hüzündür Bir bakıma yıllanmış bir çınar gibidir bende hüzün Sessizliğimden gelen korkularla beslenir kurtlar Kurtlar: kabadayı Kimselerle savaşamayacak kadar yorgunum Bir geminin cuntasına yaslanıp el sallayanları ve Tabiki de martıları izlemekle geçirmeliyim ömrümü Miçolar gibi, hasta ve yatağına sığmayan gemi kaptanları gibi Limanlarda yatmalıyım acılarımla Benim acılarım, büyüktür Sizin acılarınıza, amenna! |