Nefes ve Simyacı“Ben hep idam sehpasında yargılanacağım gün için seviştim” Bilmiyorsun… Miladı zehirlediğimiz günden bu yana Kirli şiddetli kekremsi tadları sevip Günah zaferleriyle yıkanan bedenlere ibadet ettim Bedenimi kıyametin sararmış yapraklarına sardığım gün ile aynıdır Şerrimin sarmalında köşe kapmaca oynayan çocukları Düşlerime ilişen salgının hasta ettiği ninnilerle uyutmuşluğum Hiçbir canlının sesinin cüssesine Sığmayacak kadar büyük bir çığlıktır bu … Sen hiç Körelmiş tasavvurlarda kabaca biçimlenmiş Aşk heykelciklerinin arasında yaşamak zorunda kaldın mı? Ya da Arşın kapısında dikilmişken Aklında iki dünya yükü sorguyla Kendi gölgenden koparılıp Zion ikliminin rahmine bırakıldın mı? Ecelsiz ölen martıların mezarlarını süsleyen Siyah papatyalar yetiştirdiğim doğrudur Burnumun ucunda taşıdığım saltanatımı Bahtımın gündüğümcülerinin Nun’un sırrına göz aydınlığı verdiği de … Duyma ve bilme! Kursağımda tehcir olmuş küflü kederler Mehri verilmemiş keman sesindeki intiharları ihbar ederken Ejderha kanadı altında yol alan kısrağı salıverdiğimi Ve dahi Dudak kıvrımımı kemirirken ucuz tebessümler Harelenmiş bir fırtına sonrası Sevdiğim şarkıyı son kez öptüğümü Şimdi bana göğsüme bağlayacağım Yeni bir günahın rengini ver Tanrım Ta ki Bir sonraki milada kadar… |
aslinin aynisidir
siir
tebrikler
siirle hep