Tarifsiz Bir Baş Dönmesiyle Geçtim Kentinden Islığımda Akdeniz Şarkılarıyla/Çiy Düştü Üzerime ÜşüdümŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ateş ’te Aşk ’ta ölüm gibi...
Kimse kimsenin yerine yanmıyor.. Ve kimsenin yangını kimsenin yangınına uymuyor. Nazan Bekiroğlu.. Merhaba içimin gülen yüzü.. Merhaba! Kuşkusuz Kasım’da da sana sevdalanmak izdihamdır.. Maviden elbise giymiş kentinden Merhaba.. Bu gece sefaları,renkli renkli ebruliler sen bu dünyada varsın diye bu kadar delişmen.. Nihayet içinde yalnızca sen olan bir filmin son sahnesindeyiz.. Erikler çiçek açmadan hemen öncesinde Su’ya yazılmış film,Merhaba diyecek dünyaya .. Tedirginliğimi,öyküsünü senden alan oyuna bırakıyorum.. Mistik bir ezginin kollarında haylaz bir çocuktu kadraja düşen.. Çekmek için bu kadar çok sen,bu kadar güçlü ve gerçek nedenlerim varken ancak verebilirdim bir fabrika dolusu maviyi.. Yola çıkmadan önce.. Birazdan tüm şehir bir derin nefes alır bölünmüş sokaklarda portakalşekeri kokusu yarısı çocukluğumdan birazdan zambak nergiz şemsiyesiz yağmur ve üç tarafım deniz taşar sevincim birazdan perde açılır bütün ihtişamıyla dökülür Cumartesi birazdan elma dersem çık portakal dersem gel sesiminiçiyle karşılarım sesiminiçini Sırmane renkli kentine gecenin en tenha saatinde geldim ve ben ilk defa gecenin koynuna dayadım sırtımı bu kentte. Savunmasız serçe gibi tedirgin,şaşkın,uçarıydım.. İnce çubukların üzerine kalın bezle gerilmiş iskemleye oturup etrafımda durmadan değişen renk aralarına ismini sayıkladım.. Beni böyle sarı bir Kasım günü,bilinmez öyküler değil de, bir anlamın parçası getirmiş olsaydı şayet buraya.. Ah! kim bilir hangi çiçeğin tomurcuğu açardı kalbimizde.. Uyu şimdi sen..Düşler gör..Büyük bir sevgiyle ve tutkuyla birbirine sarılmış sarmaşık ağaçları gibi direnirim ısırgan kış gecesine.. Seni bekleyeceğim..Hiç gelmeyecek seni.. Gece ve gündüz,dört mevsim..Bir şiirde,duvarlara,ceplerime sığmayan mektuplarda sonsuz bekleyeceğim.. Kimsenin üstlenmediği bir yalnızlığı tek başıma sahiplenip.. Gelmesen de,öyle güzelsin ya,öyle güleç, öyle masum,sen o neysen o güzellikte kal diye severim seni.. Beklediğim sen mi,ben mi..Ne çıkar,bir sözün bin yıla denk bende.. Burdayım işte..Başucumda inceden bir gitar sesi.. Melodisi bir trenin vagonları gibi sıra sıra olmuş sana koşuyor.. Giden ritimler birer ikişer dönerken bir serinlik nefesinden getirip bırakıyor ya avuçlarıma..Hissediyorum,öyle sıcak..Öyle erguvan kokulu.. Parmaklarımı tellere her dokunuşum da nabzımda hissediyorum soluğunu.. Bütün notalarım sana çıkıyor..Kimsenin müziği duyduğu yok.. Sanırsın melodiyi yalnızca sen ve ben duyabilelim diye bir koridor açılmış.. Repertuarım sabaha dek sendin.. Çağrışımlarından uzak zamanlar.. Ne zaman yola koyulsam hep bir umut,hep bir dalgınlık Gece olacak birazdan..Sis dağılacak..Tüm dalgınlığıma rağmen sesimdeki değişikliği tanıyacağım..Rüzgar kimi zaman sert,kimi zaman hafif hafif esecek,gecenin göğü rehber olacak yine bana.. Yıldızlar,en parlak ışığından fener alayı oluşturacak üzerime.. Bana eşlik eden minik kalabalık da tanıklık edecek bu yüzleşmeye.. En azından bir şey kesinlik kazanmış durumda.. Burdayım,Su,az ötemde..Bilmesede,göremesek de birbirimizi, bir anlığına dahi olsa sis bulutları dağılacak üzerimizden.. Gönül koyduğum bir kente figüran iç çekmelerim yaprağın ipeğe kanmış inceliği gibi acı veriyor.. Sözcüklerin ard arda durmaksızın böyle akması sessizliğe karşı bir çığlık gibi..Müziğin zamanın akışına göre ritmini değiştirmesi hiçbir şey ifade etmiyor sanki..Sessizliği müzikten çok sözcükler bastırıyor.. Sözcüklerin ve derin sessizliğin kesintisiz bir akıntısı bu; Ve küçük bir şifreli sözcüğünden sonraki dünkü halim.. Tüm bunların farkındayken,gemi batarken Titanik’in orkestrası gibi yani.. Sonra birden bir film kopup geldi,sanki repliğinden bir şeyler anlatır gibiydi..Bir sorudan ibaretti herşey.. İçimden,sesizce yanıtladım..’Değiliz’ diyebildim,hemde hiç’Değiliz’.. Yarım yamalakken eksik değiliz diyemedim.. Eksiklerimizden mutlu olabileceğim tek şey ise ’geriye çekilme’durumunu en derinimde hissetmeye başladığım an da yüzeye çıkman oluyor.. Birbirimizi daha fazla habersiz bırakmaktan vageçmek şart.. Bulduğumuz her küçücük şey için ağır bedeller ödemişiz.. Daha ağır bedellere kendimi hazır etsem de buna şimdilik dayanması çok zor.. ’’Ben aslında her şeyi sonradan öğrendim,Herkes herkesi sonradan öğrenirmiş, bunu da sonradan öğrendim’’..Turgut Uyar.. Anlamalısın beni,henüz bazı şeylere hazır değilim.. 9-23 Kasım.2013
Parmaklarım durmadan seni yazıyor
avluda bırakılmış mavi çocukluğum gibi ısrar ediyorum yaşamaya bulutlar açıklarda gökyüzüne geceyi yaslarken düşün karışıyor düşüme ruhum vurulan bir kuş gibi masum neresinden bakmayı unutuyorum hayatın ipini kaçırmış uçurtmalar çarpıyor pencereme gözlerimi pencere camlarında ıslanırken buluyorum uzanıp bakıyorum içime ve sen hala dalda şiir yaprakta aşk elimi uzatsam dokunacağım kadar tenimin yarısı hangi düşten uyansam sen ve kaçırdığım herhangi bir film gibi tekrarını bekliyorum peki ya sen senin gecelerin nasıl kimin düşleri daha cömert Şiiri ölmüş bir şaire dökülüyorum bu gece tut ve bırakma beni kıyısında kelebeklerin uçuştuğu denizin şarkısını söyleyelim tut elimden çocuk gözlerine götür beni senden habersiz cebimde resmin kıpır kıpır yüzünde ilk okul kaçağı bir gülümseme dilimin ucunda kocaman bir umut sen hep mavide kal! -Akşamüstü kordon boyu düşünce denizi gözlerimin içine yağmur yağıyordu umutsuzluklar paranteze alınmıştı- |
ben yağmur yağmur hepten ben
...