Birazdan Tüm Şehir Bir Derin Nefes Alır/Bölünmüş Sokaklarda Portakalşekeri Kokusu/Sesiminiçiyle Karşılarım SeniŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Postacısını kaybetmiş zamandayız..
’’Bir misafirliğe gitsem bana temiz bir yatak yapsalar herşeyi, adımı bile unutup uyusam... kalktığımda yatağım hala lavanta koksa kekikli zeytinli bi kahvaltı hazırlasalar nerde olduğumu hatırlamasam hatta adımı bile unutsam’’..Melih Cevdet Anday.. Gökyüzünün sevimli sesine,sesiminiçine.. Bir şeyleri değiştiriyorsun,güzelleştiriyorsun daha sen başlamadan İstanbul’da bir sokakta toprak kayıyor Merdivenleri üçer beşer atlayarak geçiyorum.. Fotoğrafa kattığın bir parça renk,odamda ince uzun bir müziği çalıyordu..Ve ben Anday’ın dizelerini okuyup Akovanın kaplumbağa’sına ulaştırması için bir mektup yazıyordum sana.. Sabah evden çıkarken ince ince fakat aralıksız yağmur yağıyordu.. Mektup cebimde..Önce bir saçak altına gireyim dedim.. Sonra vazgeçtim..Yürüdüm..Hadi ıslat dedim.. Yol boyu ıslanmadık yerimiz kalmadı.. Zarfın kulaklarına kaçan su o yağmurdan.. Su zerrecikleri zarfta,kapağı açtığında Temmuz’dan kalma güneşini indir,saçlarındaki çiçeklerin solmasın.. Bazı zamanlar bir filmi izler gibi durup öylece seyrediyorum seni.. İkimizde hiçbir şey yapmıyoruz..Işığımız alabildiğine parlak.. Ara sıra film kopuyor..Gidip şeritleri düzeltmek geçiyor içimden.. Hafif kıpırdandığım anda anımsıyorum,bu filmin iki sahnesinden, hep birinin bomboş olduğunu..Işık sönüyor,film kopuyor.. Teatral bir hüzünle müziğin sesini açıyorum sonra.. Bazı müzikler tanıyor beni gelip yanağımdan öpüyor.. Gereksimimin senden başka hiçbir şey olmadığını biliyorlar.. Nesnelerin insanda yeri ve insanın insandaki yerinden öte bir duygu bu.. Bir şiir-mektup yazıyorsun fakat onun gönderilemeyen yanlarını öldürüp o yazdıklarının ’katil’i oluyorsun.. Bulunduğun yerden paylaşımlarını dahi yapma şansını vermiyorlar.. En çok da bu yüzden düşüncenin kesiştiği yerleri yeniden açıyorum her defasında...Yakın bir süreçte düşüncenin kesiştiği yerleri temize çıkarmaya değer bir tartışma oldu Beyoğlu’n da.. Duymak sözcüğünü,anlatmak,hissetmek,aşk sözcüğünün, öykü sözcüğünün kanallarını temiz kelimelerle bulabildiğim için çokça umutlandım.. Bütün sır düşüncenin kesiştiği yerdeki akışın özgür bırakılmasıydı.. -Öldürdüğü her şiirin başında bekleyen ’katil’in psikolojik-duru, bilinci neyse,’seçilmiş katil’ olma gönüllüğü de bu değil miydi-. Burda ’katil’i kan tutsa da öldürdüğü şiirin başından biran olsun ayrılmaz,ayrılamaz..Burda ’katil’i yaratan,gizlenmiş duygular oluyordu.. Düşüncenin kesiştiği yerdeyim;Olumsuz kavramların içinde sen olmadıkça sorun yok açıkçası..Tüm zamanların kipi olmayı seçebilirim sanırım..Yeterki sana dair geçmiş kip’i olmasın hayat.. Dili geçmiş bir zamanın kipi’yle her sözcüğe durup dururken katili olma durumum gerçekti..Mutlu son öykülerimle bunun hiçbir ilgisinin olmadığını düşünüyorum..Sözcüklerimi bir akışın içine tereddüt etmeden bırakırken onun o bütün kılcal damarlarının temizlenmiş olmasını kontrol altında tutuyorudum hepsi bu..Sanırım buradaki kontrol mekanizmasını tek başına devam ettirmem oldukça güç..Bu yüzden bir kaç kelimelik sözcüklerine bu kadar sıkı sıkıya tutunuyorum..Bu yüzden bütün ışıklarımı her harfine tek tek tutuyorum..Hafta sonuna sözcüklerimi, hafta içi senden topladıklarımla o kanalları sterilize edebiliyorum.. Büyük umutlarımda milim kayma yok..’Olağan’ durumu kabullenip bilinmeyen bir iletişimin bilinmeyen bir diliyle böyle konuşur olmayı,sırf tamamen kaybolmayasın diye değil derin sevgimden ötürü en gerçekçi halimle istedim..Geçmiş sendin..Gelecekte de kalan sözlerimi söylemek için sen olacaksın.. Hiçbir korku hissetmiyorum..Korkularımı çocukken bir su kuyusuna atmıştım.. Kaygılarımdan pek endişe etmediğimi söyleyemem açıkçası.. Biliyorum,dünyanın yükü öylesine ağır ki kalbim,serçe kalbinde pıt pıt attığında endişelerim kaygılanmama yol açabiliyor.. Kısa ve ya uzun aralıklarla görünür olmanın dışında kaygılarımdan endişe etmememi sağlayan şey sözcüklerin oluyor.. Sence de bazı sözler tekrar olsa da bazı sözler tam da yeridir değilmi?.. Tablo şu an karşımda ve bir güverteye yansıyan büyümüşlüğüne bakıyorum, bir çocukluğuna..Dünya gözüyle görünmemişliğimizi Annem, resim gözüyle görünür kılmış.. Andre Breton gerçeküstücülüğünü de hep ruhsal derinliği arayıp durdu..Ve sonunda buldu..Ona göre gerçek bir yaşamın temeli ’Aşk ve çocukluktu’..O,nesnel rastlarından doğan aşklarıyla varoluyordu.. Varoluşumu bir anlığına,belki de sonsuza dek teorideki yaşamın kıyısına bırakıyorum..Nerdeyim ben?..Sen kimdin?.. Gerçeküstülük ve olağan düşümde seni anımsıyorum.. Kafesli cumbalı Ermeni evlerinde umarsızca Fransız gelenekleri öğretilirken, arka sokaktan elinde bir kaç papatya ile neşeli neşeli geçerdin.. Biz hep buluştuk..Anımsıyorum,tarih boyunca benimleydin.. Oyun oynama bahanesiyle birgün sen,birgün ben kentimize kaçıp buluşuyorduk..Gerçek yaşamdı..Gerçeküstü..Olağan olan.. Annemin tablosunda duran küçük kız portresi sendin ve muhtemelen yan yana uzunca oturduğumuz kaldırımda resmetişti seni.. -Düş çiçekleri aşkına!! tabloda duran sen değilsen şayet, güvertedekide duruşun da bir düş olamaz?- Yalnızca seni göstermek istemiş..Arkamızdaki bisikletin yarısı görünmüyordu çünkü..Tepemizdeki sokağın adının hiç değişmemiş olması da bir tesadüf olabilir mi? Annemin hiç kızı olmadı,benimde Su’çiçeğim.. Şimdi büyüdük..Birbirimizi bulamadık fakat ben seni buldum.. Yakılan,yıkılan bir şey yok..Taşevler yerine biçimsiz binalar, çalınmış oyuncaklar,birbirinden biraz daha uzaklaşmış iki kent.. Kalanlarla yeniden yaşamayı buldum..Breton gibi.. Hep bir yanı eksikmiş yaşamın,hüznün sesi titrek olurmuş kimin umurunda.. Gözucunda Su..Yaşamı baştanaşağı kurgularsın.. -Hangi umut mu?..Bir heykelcinin dokunuşunda,şairin sesi, kemanın büyüsünde,renklerin coşkusu,kelimelerin asilliğinde-.. 26.Ekim.9 Kasım.13..
Zamanı çocukluğuma kurulmuş bir gün’den
rüzgar tutar elimden aidiyetlerin yitik kıyısında oturanlara çay yapar Haydar abi bütün sözcükler uç uç böceği herkesin yüzünde benek benek sevinçler içimde gezgin bir şarkının notalarıyla adımlarım kenti yalnızca annelere söylenecek bir sözümü sırtlayıp yol tutuyorum anneme martıların aklı havada bir karış büyüdükçe kaybolan çocuk sesimiz/Cumartesi’de isimimiz inceden nipet yapsın göğe püskülünde bir gecenin sabahı/Cumartesi kışlık alfabeye bir güzellik gelmiş kara kaş kara göz/hoşgelmiş çiçeklerimin yarısı saydam’Su yarısı kum tanesi göğsümde buğday tenli bir çocuğun bakışı, ilmek ilmek büyüdükçe yağmur yağmur çoğaltıyorum seni ki, taşsın denizlerim Şimdi sen saçlarını tararsın Su’daki suretine bakıp/Cumartesi’dir güneşin yedi rengi kelebek coşkusuna karışır mavi bir gülüş çiçek açar el sürdüğün yaşama iki haftalık birikmiş borcumu öderim/öperek kuğu boynundan gün ortası insan sesleri içinden duyumsarız serçelerin kalp atışlarını/pıt pıt gece olur/Cumartesi’dir saçlarından toplarım yıldızları yakamozlar dökülür sütmavi gülüşünden aramızda en şımarık haliyle dolunay avuçlarımızda pul pul utangaç terler üstümüzü örtecek serin bir gece rüzgarın saçlarımı uçurması yetmiyor dünya dursa sendeyim/Cumartesi’dir -Bir şeyleri değiştiriyorsun,güzelleştiriyorsun daha sen başlamadan İstanbul’da bir sokakta toprak kayıyor.. Gülüşün! Kim bilir hangi ritmin senfonisindendir.. Bu sabah yağmur gidip güneş gelir.. Giyinip kuşanıp düşerim yollara.. Cumartesi’ye değişik yollardan varırım yine.. Gülüşün ceplerimde..Saat sabahın gündoğumu.. Kaldırım değiştire değiştire adımlarım kenti.. |
çok güzel,,,,kutluyorum yürekten,sevgiyle,esen kalın....