Ve Sen Hala Dalda Şiir/Yaprakta Aşk/Elimi Uzatsam Dokunacağım kadar Tenimin YarısıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ’’Şimdi sen gelsen/Dağ suları gibi incecik Kırılıp dökülen/Uçarı gülüşünle sen/ Hep öyle hayata barışık/Çıkıp gelsen’’ Ş Erbaş.. Postacısını kaybetmiş zamandayız.. Gün yirmidört saat,güzel bir haber bekledim..Öyleydi.. Sabahın ilk ışıkları yerini akşama bıraktı ve ardından geceye.. Bir yaş daha aldığımı söyleyen telefon mesajları sabaha dek susmadı.. Pencereden son seferinde tramvayın arka lambaları küçülünceye kadar baktım.. Beklentilerini ceplerinde ısıtan çocuklar gibi bekledim..Hiç bir ses yok.. Donkişot’a övünüp sabaha kadar dövüşüp durdum şiirlerle.. Beklemek ne kadar zor ve sessizlik ne kadar saldırgan. Gün ışımak üzereydi ağaçların yapraklarına tembelce dokunan rüzgarı bile duyuyordum.. Kocaman bir boşluğu üzerime çekip uzandım yatağa.. Düşsüz bir uyku istiyordum hepsi o.. Zaman kimlerin lehine işliyor..ya da kimlerin aleyhine.. İnsanın kendisini zamanla ilişkilendirmesi,zamanı algılayışı, özellikle zamanı değerlendirme biçimi ve yöntemi kimi zaman pembe diziler gibi.. Zaman,sanki modası geçmiş bir giysi gibi duruyor karşımda.. Boşluk kokan aynalarda her sabah,aynı harften incinen iki çocuk gibi kanatıp duruyoruz tüm mevsimleri. ..... Uzun,çok uzun zaman sonra yine öyle birden,ansızın çıkıp gelmiştin.. Biraz süzgün görünüyordun fakat gözlerin her zamanki gibi dört mevsim bir bahar tutkunuydu.. Duygularım alt üst olmuştu,kırgındım..Kızgın değildim ama.. Kızgın olamıyordum sana karşı..Duygularım senin olmadığın tüm zamanlarda boşlukta kalmıştı..Ruhum tutunacak bir yer arıyordu.. Nerdeydin bunca zaman,neler yaptın? sorabilir miydim sana;hayır.. Korkuyordum..Kaybetmekten,incitmekten korkuyordum.. Fakat benim bir çırpıda sormam gerekenleri sen bana soruyordun.. Geçmiş tüm zamanlardan çok daha uzun bir zaman sonra yine böyle ansızın çıkıp gelmene tanık olamamak,varlığını görememek her şeyden çok büyük ızdıraplı,daha hüzünlü.. Aynı suya iki kere girilmez nasıl olur da aynı uçurumdan iki kere düşülür.. ’Beni içimdeki korkuların gerçek olma hali öldürür’ derken şair ben o korkulara ihitimal bile vermezdim.. Yazmak bundan önce hiç bu kadar zor ve sancılı olmamıştı bende.. İnsan yalnızca konuşurken kendini sınırlar sanıyordum oysa yazarken sınırları daha çok genişliyormuş. iki şehir kadar hüzünlü,iki şehir kadar umuttuk.. Hiç bir şeyine olmasa bile trajedisine bir telefon etseydin, mesajla anlatsaydın ’ben geldim’ deseydin.. Sorularım ve iç hesaplaşmalarımla siyah efkarlar büyütüyorum.. Kolaymı yanıbaşında olduğunu bilipte en uzağındaymış gibi yaşamak.. Umutlu olmakta yetmiyor..Louis Armstrong’un ’simsiyah efkarın’a çivit dalışı yapıyorum..Simsiyah efkarlıları düşünüyorum.. Sarte’yi,geceyi aşkın anayurdu ilan eden Mungan’ı.. Görmeden,dokunmadan,hissede,hissede siyah efkarlar büyüten Cibran’ı ve Turgut Uyar’ın aşkın ellerinden tutup ilk gelen otobüse atlayıp gidebilme efkarını.. Suskunluğundan yıldızlar devşirdiğim,söylesene şimdi biz hangi yıldız, hangi renk,hangi mevsimiz böyle.. Ben bu gün bunları yazarken masamda takvim var. Evren,başı sonu olmayan bir değişim ve akan giden bir süreçse şayet tarih, buna tanıktır.. Bağrımda tufan öncesi çağrışımları yaşıyorum.. Başkaları için kesinlikle ’önemsiz’ addedilebilir kendimce, sevdim ve savaşıyorum..Şimdi yüzüm sokağa dönük ve yitire yitire kazanmanın erdeminde kendimi çağımın ve toplumun gerçeklerinden kopmadan özlemlerin,sevinçlerin, umutların içinde üretiyorum.. Özrüm ne şiire,ne de mektuplara,filmlerse kendi halinde,özrüm tutarsız bir çağda izdiham yaratacak kocaman dönüşümsüz sevdaya. (Sana telefonla ulaşmam mümkün olsa arayacağım.. Cesaretle şunu fısıldayacağım..Seni görmek istiyorum, konuşmak;sana dair söyleyeceklerimi yazmak yetmiyor).. Sen şimdi saklanan bir denizde yalnız kendine gülümseyensin.. Gökyüzün benden çok sevsin seni.. 01.11.Aralık..2015..
mimoza
yağmur otobüs durakları metroya çıkan alt geçitler nemli dudaklar nikotini yüksek mekanlar duvar yazıları tenha sokaklar gece terkedilmiş şehirler gibiyim hangi kaldırıma otursam gölgen düşüyor üzerime dayan! diyor gece sefası dayanıyorum öyleyse var mıyım? bütün gizemin sırların/havada uçuşuyor gözlerim şişene kadar çığlık çığlığım rüzgar önüne alıp savuruyor bedenimi bembeyaz bir yelkenli gibi batmamak için direniyorum hangi düşlerimde sen yoksun ki ben kendimden çözülüyorsam ne çıkar içimde puntosu büyür ya söyleyeceklerimin ey! tutkunun atardamarı önlenemez kalp çarpıntısı yalnızlıktan sararmış mektuplar içimdeki üzgün alfabe ve kilometre levhaları ve işgal edilmiş şehirler geceleri ne siz sorun ne ben anlatayım saçlarım kavaklara sarmaşık şaşkın kelebekler gibiyim bir yanımda gök bir yanımda güneş vakit doldu! mavi kuşum bir çiçeği bir düşü bir ömrü konuşmanın vaktidir çık teninden ve benimle yüzleş -bendeki seni alıp gidecekmiş gibisin yine gök ve yıldız,gece ve Cumartesi şiir ve mektup,yağmur ve sabah rüzgarı çocuk gülümsemesi,kuş öpüşü ve izdiham yaratan düşler benden çok sevsin seni- |
Çok güzeldi..
Tebrikler..
sueño tarafından 4/15/2016 8:37:30 PM zamanında düzenlenmiştir.