Isırılmış düşler artığıTüm çıplaklığıyla seviyorum hayatın çürümüş tadını Bir tutam aşk sonrası… -dedi Tanrıça- Ve onun mermer soğukluğundaki teninde Henüz vaftiz edilmemiş nefesini hapsettiği göğüs kafesinde Ağır kış yangınları perdelenirken İliklerinde soysuz yalnızlığın kendi dilindeki tercümesiyle Soyundu kalbinden merhameti Ve Kral kelebeklerin taptığı bedenini seviyorum Bir tutam tutku sonrası…. -dedi Tanrı- . . . Parmakuçlarına dökülen şehvet yapraklarını avuç içinde saklayabilecek misin Ay eğilip karanlığının boynundan öptüğü mevsimde Hiç yaşlanmadan sevişirken ölüm bedeninle Ruhun affedebilecek mi pervasızca harcadığın gözyaşlarını Arsız gülüşlerim sahnelenirken kalbinin izbelerinde? Daha ne kadar beklemeli renkli tabutlara koyduğumuz düşlerimizin mezarlarını? Ama öyle ya Sevme demişti bir kere Tanrı Ve zaten hiçbir tenin tadı da ağzıma layık olamamıştı İşte bu yüzden Revize edilmiş tutkularla sevdirirken bedeninin her bir zerresini fahişe Benekli elleriyle şeytanın kursağına zerk etti zehrini zakkum . . . Soruyorum sana sevgilim İçine sızıp kalmadan kimliği belirsiz bir sevişmenin Daha kaç beden öldürüp yığacağız cehennemin ağzına? Kalbimin ekru renk iniltilere bürünüp Dudak kıvrımıma koğuşlanmış acıyı daha ne kadar beslemeli? . . . Us’unun topraklarına salıyorum öpülmemiş hayallerimi Dilimin üstünde eriyen kelimeleri piç sayıyorum gecenin kerahat vakitlerinde Bakire heyecanlarını hapsedip henüz yanakları kızarmamış kız çocuğunun Zamanın sınırlarını ihlal ediyorum en edepsiz tavrımla Sana kestiğim saçlarımdan lanetli bir ateş yaktım Bedenin küllere Küller toprağa Toprak bedenime karışmalı artık.. |
kalemimin ikizi demistim bir zamanlar.
seviyorum kursuni rengini.
<3