17
Yorum
58
Beğeni
5,0
Puan
5698
Okunma
Az önce bu şehir sustu
birazdan ölecek galiba
(E y l ü l)
I-
kent harabelerinin yokluğu düşmüştü üzerime
sen üçüncü şahıs olarak susuyordun can çekiştiğim enkazın altında
gözlerinin gri yanında hep bir savaş kalıntılarıydım
uğrunda yağmalandım
dönüşü olmayan sokaklar gibiydik
put kesilmiş evler hizasında
birbirimize geçiştirdiğimiz mutasyondu aşk aramızda
her defasında
aynı yoldan gidip ama farklı kavşaklara çıkan yolcuyduk
her seferinde birimiz ölüyorduk
II-
’d
ü
ş
-tü’
yalnızca benim gördüğüm bu kabuslar
nerede yolun sonu iyi rûyâlara çıkıyordu bilmiyordum
bir boşluktu işte yaşananlar
her düştüğümde tutunabileceğim
kaç defa bağırdım arkandan
ayağı sesine takılıp düşen tek adamdım sayende
zaten gidişin de ten rengiydi
biraz daha kalmalıydın yanımda
dudaklarımın arasından çıkan nefesi dizlerinde vermek için
görmek istediğim çok şey vardı oysa
duyurmak istediğim
söyleyeceklerim a ş i k â r dı
dilim acıdı parmak uçlarım kanadı
sanırım yutkunduklarımın hepsi bir yaraydı
içimde kanayan onca hıçkırıklar
el vurma yâr daha gidişinin yeri sızlıyor
biliyorsun az çekmedim senden
hangi sözlerin taşıdı bizi bu duruma
neden hiç ince sabahlarımız olmadı
neden gürültülü bir kavganın içinden uyandık hep
farkındayım yüzüme bakacak yüzün kalmamış
utancını hangi söz bağışlar
kandırma artık isimsiz tümcelerimi
sakıncası yoksa hadi usulca çek git sol yanımdan
gözlerinden öpersem a y r ı l ı k gelir
ellerinden çekersem tez gitmezsin
rehberim ol bu karmaşıklığıma
sen en iyisi sesinin tınısınıda al git yoluna
III-
bana sana ne kaldı diye sorarsan
kırık bir hâyâl bir damla gözyaşı
yolumu bulamayıp kaç kişiye saçmaladım
kulağın her çınladığında adımı ansaydın eğer
boşuna söylemiş olmazdım sensizliğimde çırpındığım sözlerimi
sessiz bir karanlık daha çöküyor gözlerime
daha gelmeyen kaç gece vardı da ayak izlerinde
ürkek adımların gölgesinden gidiyordun
ve
s
e
n
güvertesinden bakıyorsun gecenin
karaya bağlıyorsun sabahı
sonra bir kapı daha kapanıyor içime
anahtarı bende olan
ne kırk haramiler açabilir
ne de Alaaddin’in sihirli lambası aydınlatır karanlığımı
IV-
bir şeyler mırıldanıyordun
şehadet yolundaki yolcunun dudaklarından
hayal meyal hatırlamaya çalışıyorum da
yorgundu sözlerin
susacak olsan korkardım
gözlerini kapatacak olsan ölürdüm
hangi sonu anlatıyordun utangaç kelimelerinle
yoksa düşüme bir ilmek daha mı atıyordun umarsızca
aklım yine olur olmazların peşinde
bulduğum an kaybeder gibiyim
doğmayan güneşi çıkmayan bir gecenin örtüsüne sarıyorum
afallamak bu olsa gerek
ben yine aldıran
ben gitmeyen
ben yine sorusu biten bir yaşamın ardında kalan
V-
terk edilen bu aşk ay ışığı altında uyudu
oysa yağmur kavurucu yağmaya devam ediyordu
hangi serçe kanatlarında taşıdı bizi bu a y r ı l ı ğ a
ve hangi fırtına itti bizi bu uçuruma
sığamıyorum artık hiç bir yere
bilmediğim bir coğrafyanın pencerisinden son kez yazıyorum sana
yarı yüzüm sönük
sol gözüm kör
sağ elim kesik
kanıyorum bırakılmışlığımda
aklımda Eylül kuşları
kalbim yaralı
sözlerimin kini mühürlüyor dilimi
kağıt kesiği avcumda şiir
savruluyorum sana kendimden habersiz
b i t i r i l d i k
e k s i t i l d i k
kaç kişi kaldık seninle
farkında mısın kirli bir yalnızlığa gömüldük yâr
...yamaçların da büyüttüğüm o gülün kuruyan yapraklarından...
Yalnızlık Abidesi
Tunceli.
5.0
98% (49)
4.0
2% (1)