18..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ÇANAKKALE MAHŞERİ- MEHMED NİYAZİ-
HERKES OKUMALI OKUNASI BU KİTABI.... 18... Tabya kenarındaki toprakta ölüm fışkırıyordu Ölüm kokulu koca gülleler son nefesini verirken derinden Önce göğü sonra gri bulutu delen mermiler İnce kaburgalı Mehmetçiğin göğsünde gül kesiliyordu Şehadet şerbeti bir kızıl dolarken bir çanakta Kaleler yırtılıyordu boğazdaki gemilerden Yutkunmak zor işti savaşanlar bilirdi Bir tayın bir kıl çorap bir de paslı tüfek şahit Ay her zamanki suskunluğunda kendince mahsum Sallanırken gök top seslerinden Toprak evlatlarını kucaklıyordu Yar için sinede mendiller Oğul için yazılan mektuplar, Elli yedi satır elli yedi kere sallanıyordu... Galiçya, Gelibolu en çok da Seddülbahir ufka kan katıyordu İki yüz elli üç bin, yüz can bulacakken bir yüzyılda ruhları imandan terli ,mermiye koşuyorlardı su katmak için kahverengiye ay yıldızla bir olup tevhidi getirdiler dillerinde iki rekat namaz binlerce mermi köpüklü bir deniz çalkalandı Çanakkale’de kolu kopan Hasan çökerken sipere meydan boş mu kalacak sanki imanı yırtık gömlekli süvariye sür kağnını "Elif Çanakkale’ye" karnında anadolu göğsünde ana sütü toprak gibi.... ki dilimiz varmaz Ey ezineli Mardinli, Diyarbakırlı ya da Yozgatlı Ya da memleketini bilmediğim isimsiz şehit Şimdi varıp gelsem kabrinize affeder misiniz Ki sizi bu kadar az anmak utançken yüreğime Varıp gelsem öpsem o pak ayaklarınızdan Ya da o göğe siper gibi duran mezarının kaparan toprağından Ölüme gittiğiniz gibi sever misiniz şimdiki bizi.... |
Bulabildigim tek sey bahcenizdeki bu cicekti.
Kokladim gidiyorum degerli dostum.
Bir daha ki sefere giderken bâri anahtari paspasin altina birakin olmaz mi? :)
Duyarli yüreginiz dert görmesin.
Selam ve SAYGILAR.