0’n -emir- dan Bir’ e sevda idi yolculuğum bir’den iki olan ikiden çoğa hicretim ve adına din dediğim Sümer destanlarına ve ilk su hüzmesinden bu güne evrimleşen duygularım sen ilacımsın ___________sen celladım! Başımdaki dumanım, diyetim! Yokluktaki rahmet Varlıktaki sır _______sen sıratım! iki kapım ne zaman birleşecek yakam
“inanç” kelimesiyle “ümit” kelimesini yer degiştirirseniz “Âhlak” kelimesi “zevk, mutluluk” olabilir Ve korkmadan da sevebilirsiniz Çünkü “korku” “öldürmez” yaşamayı engeller (Ve sorgulayın, adına din dediğiniz şeyleri)
Birini “gerçekten” sevebilirmisiniz? _______yeterince tanımıyorsanız, neden olmasın… ___çünkü insan “ben” i sever, yada “sende” buldugu “ben” i Kıskançtır ve egoisttir önce;
Bir elmayi yemek değilde paylaşmayı ve asla bitirmemek için, hep kenarından kenarından kaşık sallanılan dar gelirli memurun, tabağının ortasındaki “et” e hafif temas da ederek ve hep kuru fasülyeye hücum ederek: bir paylaşımdır, bitmesin diye Aşımız, aşkımız ve en insanca duygularımız!
Ve Lidyalılar parayı buldugu için, parçalanan Libyalılarmıdır yanlızca? Ve satılıp-alındığını sandığımız şeyler; Ve şu “an” evet, evet, şu “an” ı ve saniyeyi, -dedim ve geçti o “an” dikkat edersen- bir daha asla, yaşayamayacak olmamız, ne korkunç değilmi? Ve doğmak: ölmeye başlamaktır Ve ölümden korktuğu için, öldürür insanlar!
şu parıldayan güneşten payım ne kadar O duvarın harcındaki mayam Fıtrat dediğin ki hamurdur Ya pişirip ekmek eylersin yada Yakıp kendini harman eylersin
Sarmaşıklar dağlara doğru Ve akşam yaylalarda Gün aşırsam koynuna gün sızmasın bensizligine diye
Söz ateştir her ağızda taşınmaz Gözlerimin içerden örtüldügü yerim içimdeki parmaklıklarım Ve mezarlarım aç Biz sen ve ben üç kisiyiz ışık almaz suratımız Sokaklarda ağız kokusu Çignenip atılmıs sakız Ağzı iklim kokan iki nehir Ve bir nefret gibi tükürülmüşüz dünyaya Korkunç kokan Biz seninle iki buğday tanesiyiz Zamansız kesilmiş Ölümsüz düşman gibiyiz
Aslında biz seninle yarım soğan yarım sarmısak Biz seninle kozmik bir çağrıda dirilmiş iki başak Nihavend makamı doğramış bizi
Öldürdükçe yaşayan Kana susamış insan Romantik yalanlarım Ve kana susamışlığım hariç
Öpmelerden utandığım Gürgen ağacı gibi gözlerin Sağ yanımda bir kurşun Sol elimde kürek Mezar işçisiyim belli Öldürmek benim işim
Keşke diyebilmek kadar Başını göğsüme dolandırdığında Nefesin uyusaydı boynumda O kadar soğukmu güney doğu Yaslansam gürgen boyu Sırtın hiç üşümeşe Bir namluya bir sana bakıp Kelimelerden utanmasam Ellerim ellerini seviyordu oysa Dudaklarım koynunu Gözlerin içine güneş salkımı yüreğini
Ben zannediyorumki bulutları Bakmassam korkup kaçarlar Elimden yanlızca kurşun geliyor Artık vuruyorum sevdiklerimi
Bir bulut çıktı göynüme Ve ben çiziyorum hudutları Savaş ne kötü seydir kızım Her gün yüreğime yağmurlar yağdırdım Göğün bulutlarını dağıtmaya yetmedi rüzgarım Ve ben çıkıp içime alacağım laneti Af et diyeceğim Ölüm ! beni ! affet!
ve hep kal dediklerimizdir, git deyince gidenler
"kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor."
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
iki kapı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
iki kapı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
cam kırıklarınız bir yol bulup kafanızdan çıkmış olacak ki başka düşüncelerde de artçı sarsıntılara sebep oluyor sonra tekrar okumalıyım irdelenmeli biraz daha.
Aşk gerçeği insanoğlunun. "İnsanoğlunun" gerçeği. Diğerlerinin aczi oldu daima.
Hangi gerçek şairanedir şair? Siz Mecnun oğlu , ben leyla kızı iken hani.. Konuşulabilir daire içinde, öyle iken biz şimdi, felsefeye dalsam boğulurum, şiire sarılsam kovulurum. Biliyorum.
aşk yoksa, yoktur konuşulmaya değer birşey, yeryüzünde. ama her konuşabildiğimi yazamam ki usta.
Hem, mecnunluk aklı aşmışlığı şart kılarken, ve mecnunu, aklın kıyısından aşıran leyla benken... Yaratanımdan ötürü, sevilmek bana mı ar'dır..
Felsefede önkabul olmaza yaslarsam şimdi kalemi... Sus vakti demek ki.
Bu bir savaş bizim çocuk. Kalp başlatsa da akıl kazanır. Ya da akıl kaybeder. Ki insan sever Kabil'den beri, kendisine aklın ötesinde çelme takmayı.
Bilmezsen sevemezsin Habil'i. O'nu hem sevip hem de öldürebilmek, çalınmayan minareye kılıf biçmek değil midir? Elmayı geçtim. Kurt kalmadı. Üzüm tefeği..orda başlar emek üzere sevmelerin felsefesi. Şarap neydi ki? Bakmazsam bağ olmaz, Bağ yoksa şarap da... Kim ser-hoş eder o zaman beni, benden garı...
Nasıl bir şiirdir bu sayın şair inanın mıhlanmış gibi oldu gözlerim her bir dizede.
Felsefi içeriğine mi desem, sevi duygusunun kişi ruhunda yarattığı çelişkilerinden çıkılan yola mı .
Yalnız bir yer de takıldım yüksek müsadenizle,
hani demişsiniz ya insan önce ben' i sever sevdiğinde sevdiği de kendisini gördüğüdür diye... bunun aksi bir durumda
kişi kendini o kişide sevmekten mi vaz geçmiş olur,kendinden nefret mi ediyordur acaba, yoksa artık onda kendini görmediğinden mi...
Yine , hani kıymet verilen, bitmesinden ürkülerek hep itinayla ...memur örneğinde verdiğiniz gibi ya da elma yemek olayı gibi... ikili ilişkilerde bu sevginin bitmesinden korkularak mı tamamen iyi niyetli olarak cimri davranılır... yani sırf o değer, o kıymet çok kullanılmaktan yıpranmasın, eskimesin, bitmesin, yitmesin diye mi acaba.... diye soruları da beraberinde taşıdı şiir ruhuma.
Tek kelime ile günümün şiiridir.Varolun şair.Teşekkürler paylaşım için. Yetkin kaleminize ve yüreğinize saygılarımla.
Benlik duygusundan insanı sıyırması , soyutlaması dediğiniz gibi çok zor bir olay.Nefse hakim olmak, isteklerin, arzuların peşinde koşmamak sadece ama sadece öz ben' le ilişik olmak...ancak ve ancak hayatın bütün doyumlarından gönlü dolduktan sonra bu belki dediğiniz gibi ileri bir yaşta en gerçeğe... ölüme yaklaşıldığı gerçeğinin mecbur kıldığı belkide... kimbilir kişi safi bir ruh teniyle muhakemelere girişir...hatalara, doğrulara... daha ağır başlı bir uslupla eğilir...İşte belki de tam insan dediğimiz kişiyi böyle bir anda tanırız... Hoş yaşı ilerlemiş hata yapan insan yok mu elbette var ...burda da sizin dediğiniz gibi... kendine çekilmek hususu giriyor... kendine çekilmedikten sonra yaşın ilerlemesinin de bir anlamı olmuyor...
"benlik" duygusundan kurtulmak, ozellikle tuketim toplumunda kolay degil, belki onemli olan ondan kurtulmakta degil, ehlilestirmek gibi. bakin mesela, bebeklikten, kariniz acikir, yersiniz vs istahiniz fazladir, ki bu istah guvenlik, ssevgi ihtiyaci vs çokçadir, ancak yaslandikça agiz tadiniz yavas yavas yerini baska seylere birakir, iste o baska seyler biraz önemli sanki. yorulmaktan, dinlenmekten kaynakli belkide. ama, bazi seylerin "iç" yuzunu gormeye basliyorsunuz yavas yavas, ölüme yaklasmak belkide. iste oraya gelmeden, insan biraz kendine hicret etmeli, kendine çekilmek bir sure, kafayi yemekten bahsetmiyorum, ama kalabaliklardan kurtulmak ve yeniden dönmek, dingin olarak mesela Bülent Ecevit in 80 oncesi ve sonrasi diye bir hayati vardir, ikinci donemde vizyonu çok genis bir insan gorursunuz, çunku dinlendi bir sure, ... gibi
Korku... en büyük engel evet, kötü sonuçlar da bulabileceğimiz ihtimalini gözardı etmeden en gerçeğe cesaretle gitmek ...yaşamın gizi burda saklı kesinlikle.Din tarihi ve sümerler tarihi arasındaki bağı araştıracağım.Gerçekten çok ilgimi çekti.İnsansa... öz konu... yani ortak payda... hangi yoldan ona ulaşıldığı kadar aynı yerde buluşulmuş olmak da çok önemli hatta daha önemli...sonuçta her ikiside farklı mecralardan akarak gelmiştir...hangisi en doğru, en makul, en olması gereken, hangisi yanlışa sürükleyen ancak bunuda mukayeseyle, düşünmeyle, bulabiliriz.
Şiir evet kesinlikle o kadar kolay değil..hem de hiç değil...
Aydınlatıcı bilgilerinizden dolayı müteşekkirim.Sağolunuz.Saygılarımla.
ve bir "ögrenmektir" belki, bunun için korkulardan kurtulmak gerekir belkide. eger ruhunuzla dusunurseniz, topragin altinda bile nefes alabilirsiniz, mesela. iste orda, belki bir "yolculuk" var, artik adina kozmik yolculukmu dersiniz, bilmem. çunku tenden, tin' e ulasabilmek için, önce biraz tasavvuf orneginde oldugu için, yanmak ve psime asamasi belkide. yani "seni seviyorum" diyen bir adamin bagirsaklarinda olusan rahatliktan öte, bir seyden bahsediyorum. dinle falan alakam yok, sizi bir tarikata falanda çagirmiyorum, açin din tarihlerini, ve Sümer destanlarini yan yana koyun, benzerlik urkutucu boyuttadir ve Sümerler MÖ 3500 ile 1500 yillari arasinda yasamislar. yani, insanca dedigimiz, bir degisim ve donusumden bahsediyoruz, yada yanlis ogrendigimiz ve asla "dogru yolu veya mutlulugu" bulamamizin nedeni, yanlis ogrendigimiz seylerden kurtulmak olabilir. siir yazmak, ve dusunmek birazda. yani gordugunuz gibi uzunca bir konu
hani demişsiniz ya insan önce ben' i sever sevdiğinde sevdiği de kendisini gördüğüdür diye... bunun aksi bir durumda
kişi kendini o kişide sevmekten mi vaz geçmiş olur,kendinden nefret mi ediyordur acaba, yoksa artık onda kendini görmediğinden mi... : karsisindaki "ben" i bitirmis olabilir, kendine hicret eder, yeni bir elma bulana kadar, belki