YabanBir flüt sesinde kanat ışıltısı hafif esintilerde dağlara doğru Yada fısıldayan dalgalara Yada güvercin sesin Suların kenarında oynamada Okşadığın yetim nakışlarım Sirenlerin ruhları çıldırtan sarkışı denizin ilahi sırları Yada bir ruhun içinde inlemede Aşık melekler kelamsız konuşurken Kalplerden gözlere doğru Yavaşça salınarak gölgede göğün göğnümesini yüzdüren rüzgar gibi Mor günlerde kulağına fısıltıda aç gözlerini içimin aşığı gönlümün maşuğu Göz kapağına dokunsun sesim Gülümseyenim sultanım Sabah ilk ışıktan aldığım ilham uykuda beyaz güvercin gibi ince boynun deniz kuşunun kanatlarını düşünür gibi Ve kirpiklerini kaldırırken rüzgar karanlıkta Yüzdüruyor hala bir rüyanın gölgesi Mayıs uykusundaki güvercin Ayın yarıçapını beyazlatan iki dalga Bırak nefes alsın dudaklarında iki ışık dalgasının iç içe girmesi gibi Titreyen bir alev yürek içinde Bakışı aşkın Işıgı saklıyor gölgesi bulutun Sabah gözlerini yıkarken sende Ve safağın uyanmasında Sabahın damlarını çiziyor boyuyorsun Göklerde gölgelenmede kokun Ağzında her kelime bir melodik yankımı Sesin kulağımda son nefesini verirken Ruhum çınlıyor üryan uyanırken Kelimelerin kesintiye uğrayan anlamı Sessizliğimi duyuyorum Parkın çimleri gibi ayak altında Dalgaların çırpıntısındaki kıyılara doğru Dudağında sona eren ses Bir şikayet bir yarı gülümseme Kalbim işitiyor her şeyi kolayca oysa Bir semah açılısı cem-i sevdanın Rüzgarin nefesi belli Sesini gizlemek niye Parmaklarım bulut kaldırmada sanki Kızarıyormu güzelliğin dokununca ne Sabah sende pembe çiçekler gibi Gökler utanır mahrem Gizemli içi güdü Her şey kapanmalımı ilahi adalet görüntü Güzel olan her şey Tanrı için yaratılmış olmalı Oysa gözlerin hayat kaynağı Berrak bir gök yüzü Süslemeye gelir sabahı Ve maviyi keşfederken bulur kendini Berrak suda Çırpınmada bir kuğu havada Bir bulutsuz gecede günün teklifine hazır Dudağın gülümseyerek çekiyor yörük nefesini Mahrem ıssız kıtalardan Davet ettiği bakışları saymada yanakları incilerin Salkım söğüt dalları gibi Bir serçe ağırlığında Kalbinin hafifçe tuz ağırlığı Kabartır denizleri hemde gözlerin Kanat çırpan güvercinler gibi adaletli çünkü onlar iki tane Ellerin ne trajik oysa Güne izin veren Parmakların kırmızı gül Yırtılırken ömrü hayatın Savrulan çimlerin üzerinde Dineliyor ayaklarında zerafet ilahi bir instrüman olarak her hareketin Mavi gölün kenarında bir tepe Alnı hafifçe yeşile meyilli Suları seyretmek için olmalı Berrak bir gök yüzü Orada uçurumun oyuk tarafında Karanlık bir mağaraya güvercin yuva yapar Aşk inlemeyi sever şeytan azapta Gece ve ayrılık gölgelerde gizli Ömür ışıkları gizlemede maharetli ürkek renklerde kubbe Ve alnının üzerinde damla damla dökülmede Çıglıkları yağmurların Belli belirsiz ağlamaklı her şey Sahilde uzun bir öpücük gibi fısıltılı vedalar Veya zefir sesi Veya inleyen keman Kendi iç geçirmelerimizin Çiçeklerin yüzlerini kapatması yakın günün baygın bakışları Bu senin gök yüzün Gözlerinin göçebe bakışı Bana gül tutam şefkatlice saran örtüm Ve yatağının yakınında Bırak ilişeyim ayak yanına Ve çözülsün düğmelerin Parmaklarının renkleri altında gizli Mutlu bir pembe Sıkıştıran dudakların gibi Çiçek bağımlısı bir arı Zambakların hor yanıysa devşirdiğin sürükle solgun kehribar renkleri Yapraklara sinen kokularını Rüzgar bir hurda gibi getiriyorsa bana Ve talansa susmaların Sadace sonbaharda soğuklarla gel Dudaklarımın kenarına dokunmalar gönderen kadın Nefesin yankılanıyor alnımı titrerken buluyorum sende |