2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1313
Okunma

Oturmuş yere adam
Dizlerinin üstünde
Dünyaya bakıyor ;
beyaz yonca çiçekleri
kırmızı kiremitli çatıları
gri gökyüzünün bir parçasını görüyor
dünyayı görmüyor
kendi tek başına bir dünya adam
yaz bitince diğer renkler geliyorlar:
Gökyüzü soluk mavi, bir avuç mor yıldız
Loş kaldırımları yıkayan yağmurlar
Solan aynı ülkeler değil yanlızca eski bir zaman
Yolculuğa davet ediyor seni ;
Kuzeyin güneş görmemiş çam ormanları
Hareretle büyüyen kardelenler
Ve henüz ışık görmemiş papatyalar
Uzaktan geçen yazlar için
Gizemli yazı kutsal toprakların teni
Yazmak bir pazar günü ki Tanrılar dinlenmede
Bir sonbahar öğleden sonrası yada
Yarım ağızlı bir hikaye
Oysa kimsecikler yok ortada hatta kalemi tutan bile
Yanlızca metalin kağıdı örselediğini duyuyoruz :
ve bir karınca ordusu hummalı bir uğraşta
tekil seriliyor masaya
Yemekler
Sadece bir top beyaz kağıt kollektif
Zaman neki ?
kağıt yiyorsan eğer
siliniyor ağızlar
kapanıyor pencere
saymak için havayı
ve bir yansıma yükseliyor
karşı apartmanda bir gövde
bir «kimseden» sana
yüzüne karşı
bir kuzgun, sıcak buluyor gübreyi ve gülümsüyor
bir tavşan leş kemiriyor
Ve şu domuz, çığlık çığlığa başka bir domuzu parçalıyor
Ve sürekli kusuyor ölmekte olan adam
Kuşlar yakerken zafer çığlıklarıyla bir ormanı
Güçlü yangın gecede kırılıyor önce
Kanun dışı bir adam aşk sarhoşu ;
Ayaklarının altında karınca ölüleri
Diyordun ki :
Eğer gidersem uzağa giderim
Ve pişman olmam asla.
Odalar karmakarışık kelimelerle dolu : özlem, yüklem ve virgül
Diz üstü
Ve şakaklarında kaybolan manzaralar
deniz üzerinde görünmez bir güneş,
güller
sazlıkta
zorlu bir rüzgar
demir gibi soğuklar
ve bir uçurumun kenarına yuva yapıyor güvercinler
denizi görmek için olmalı
sessizce yalan söylüyorlar
Bir türkü vedanın sonuna götürüyor seni ;
Sarar sarar dinlersin
Ne zaman öldü gülümseyen yüzler
Kadifeden kelimelerle çağrılanlar
şu korku ve fısıltı değirmeni gibiydik
Ezilmiş sonsuzca hafızası çiçeğin
En iyisi susarak özlemek ama
Aniden ortalıkta beliriyor hıçkırıklar
Aşıkların dili konuşmaktan hoşlanmaz, bazen dokunsalarda birbirlerine
Aslında hiç bir şey bağlayamaz bir insanı diğerine ; çünkü taşlar ne kadar pahalı olursa olsun, bir ipliktir onları tutan !
ve etin hazırdır kırmaya zincirlerini hep
Karşılaşmak veda sürecine hazırlık aşamaşıdır
Ellerinin ucu sarılırken gözlerin uzaklaşmaya başlar ordan çünkü
Göz etmek, kayıp bir bakıştır artık
Sevme durağı : baska bir yolcu gelene kadardır
Çünkü doğmak, ölmeye başlamaktır
Kalın ipek hardal sarısı altın ve mineral bir şafak
Acele şeyler söylüyorlar
Bir çizgi, bir karakter, kusursuz kanatları
dorsal ve korku, çeker içine her şeyi
katlamadan, kesmeden :
karşıki evde düğün, sizin evde cenaze
böyle gelir-gider dünya !
bir seyler uyanıyor benden
bir çöl tepeleriyle dışarda
bağ bozumu başladı
Unutkanlık bir nefeste
Çocukların kaydıraçları
Akasyalara kadar
Aniden ovalar silinir birden
Elleriyle geçerken kadın istemsiz dökülür yanakların
Seslerine kanatlarının
Albatros tuzlu ipekten terli elbiseler örüyor
Saplantı ki akşam noktasına ihtirasın
Dalları tıraş ederken köpüğü rüzgarın
Çiy kırlangıçlar gibi kurtların dudakları mayhoş ;
Kış
Sokaktan politik sığınma talep etmek gerekli
Evlerin tersine
Kırağı üzerimde
Alevi bir cümlenin yada gölgesi suda
Mavi yada kahverengi renk değiştirebilmede
Arzuyla uyanıyor gözlerimiz
Gizimli biri şaşırttıyorsada yeniden
Acıyla yumuluyor gözlerimiz
Posta görevlisinin karısının fırtınada gözleri
Ve postacının yorgun omuzları kendisinden önce giriyor eve
Kadının gözleri harman yeri buğday ve mısır
Ev soğuk, üşüyor
Çünkü arzu diktasını tanımıyor henüz adam
Bütün merdivenlerden indikten sonra
Karanlık bodrumdan yüz metre daha aşağıda
Kör, sağır yeniden ve ham kelimelerle
Eğiliyorum sessizliğine bir hasat yerinin
Karaağaçlar kahkaha ile gülmede
Gözleri mumlu hastalar,
güneşte oturuyor.
Adam olmanın derecesi
Taşların üzerine tuz koyabilmekte
Manzara bir yanıt, yada bir buluşma
Örtüşen sesler
yürümede
sinek ve eşekarısıyla beraber (uzun fil kadar bacakları) Ve aniden yeni bir renk.
Kalbini düşünmeye mani olamıyorsun ki
Başka birinin göğsünde
ihanet ettiğin zonklayan bir hafıza
yanlızca onu duyuyor
sakinliğinde sessiz mahallelerin
Neyse ki, aşk doğal bir afet
Parmağın sıcaklığı kılın üzerinde
Rengin başka bir numarası
Çok güzel ve çok sessiz olmak
Rakkas kırıyor dizlerini
Dogrulmak yeniden mümkün olsun diye
Toprak kokmaya başlayınca
Ve ölüm ulaşır çok yakında
Mükemmel havalar ve acılar
Aynı akışkanlıkta
Asla
Hiç bir savaşçı
esir alınır değil
yanlızca gevşersin yorgunlukta
yada kamaşır gözlerin parıltıyı tekrar inşaa etmek için
belleğimde sesler var
asla duyamadığım
çığlık yoğunluğunda
deliyor geçmişini tarihin
5.0
100% (3)