4
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1687
Okunma

Bir limanda denizciler şarkı söylüyorlar
musallat rüyaları
karadenizde dalgalı
uykusuz geceler boyu
pankartlar gibi açılırlar sabaha
kıyı boyunca uzanan tepeler
susuz çöller gibiler
ölüyor rüyalar
hayaller denizler kadar
bir’anın dramaları
İlk ışıkta doğuyorlar oysa
Kelebekler gibi
kalın güz sıcağında
Halsizliğinde okyanusun
çocuklar
beyaz masa örtüleri üzerinde çoklar
serin su balıkları gibiler
sarı dişlerini gösterirler size
kriz sermayesi gibi
ay ışığından vazgeçenler
İşte onların büyük elleri davet eder
dönüşe bir daha
Sonra gülerek kalkar güneşleri
Bir gürültü fırtına içinde
fermuarını kapatarak gece
Ve dışarı değirmen tarafından
Arka sokaklarda yaşayan insanlar
insanlar yüzme bilmezler
denizler dans ederler onlarda yanlızca
beleme çocuklar
kadınların göbeklerinde ölürler
Ve dönüp dansettikleri
tükürülmüş güneş gibi
parçalanmış seslerine
kokuşur akordeonler
bükerler boyunlarını
kahkahayi iyice duyabilmek için
Sonra gururlu bir bakışta
Ve içki açar kapağını günün
sağlığa içilecekse eğer
sırtında çocukları anaların kamburu
Ve ne zaman sarhoşsanız eğer
burnunu diker göğe kızımız
yıldızlara sümkürür
ışıldarlar ağladıkları gibi
sadakatsız kadınlar günü
bir yangın
Bu bir fesat
Rüzgarla hırçınlaşmışlığım
zulamda yanan ormana inat
varlık - olmaklıkta
Bürünür siyah örtüye zambak
Karbonmonoksit içen sevda
yaslanırken ellerime
tutuşur cigaram amansız
mevsimler her yıl
Yangın yeri dünya
Beyaz renge secde etmişliğim var
Yeşilin her tonuna sıkışmış,
Eflatun renkli akşam çiçeklerinde
Düşer tohumlar yangına inat
Yeşil fışkırır topraktan
yağmur bekleyen çöl gibi
Öylesine yangın ve susuz
Kaç serâp belirdi sabahsız
Kaç Mecnûn kıyılarımda
Kaç Leylâ gördüm her gece
Aymadım
Israrla
Caymadım!
her nefes gibi yağmursuzum
Öylesine yangın
Öylesine hasret
Öylesine mahkûmum
yeşil değdikçe ellerime
Kaç yangın söndürdüm gövdemde
Saymadım
Ateşle oynayan çocuk
Kibrit çakmak zorunluluğu var
Hem ateş daha güzel
Siyahın muhafazasında bütün renkler
Tutuşmada kağıt mağıt,
Bir yangın yeri yolların arşınladığım
Bulutlar koparacağım ağaç dallarından
Sislerden sağanak yağmurları
Çöllere indireceğim vahaları
Ellerinde yıldız tutan çocuklara
bir yüzüm etmesede dört mevsimde dünya
Varsın sabrım gönül yarası sansın
kabuğun altında intikam olarak kalan
Bir yağmur geçer mavi yıllara
her yağmurki bir rahmet
sabr’ı sufi’ye
yüzlerin duvarlarımda gölge
bıçağım düştü kınından
kesecektim ipini dünyanın tam ortasından
Yolumun üstünde gül
koparmasam solacaktı
zehirler içmisim
nice katiliyim her gecenin
Bir yağmur vakti kaybolurken yüzün sularda
günüme yine ışıklar doğdu
yaşamasam rüzgar üşütecekti geceyi
Ay odama girdi penceremden
yıldızlara komşu oldum
Deniz kokusuyla değdi yağmur ellerime
rüzgarı bekledim fırtına olmak için
işçiler
paralarını alıp sanatlarını
bıraktılar duvarlarda
taşınılır emlaklar
her evde ayrı bir öykü yazılır
her evin bir odasında çocuklar
Binalar yükseldikçe uzaklaşır gökyüzü
kiminin penceresi daha yakındır,
Kaç evin ışığı sönecek bu gece
Evin sönen son ışığı
daha az üzüyor kalanları,
binalar yükseldikçe
suladım sarmaşıkları sinsice
kaya dibinde
Sen,
Yeniden doğduğunda haber ver
Beni hatırla ve inandır
Hayatın kavga olduğuna
gördüklerim bildiklerim aynı
sustuklarım söylediklerim de
kaçışlarım tutulmalarım aynı
eski yalanlarla avunur muyum artık
değişir miyim döne döne
gün gelirde bir gün yenilir miyim
oyun bitti diye sevinirmiyim
pazara çıkmış ipliğim
o kadar yokum ki görmüyor kimseler
kalbim susmuşlar yeri
kuşlar artık korkup kaçmıyorlar benden
5.0
100% (6)