Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. LA ROCHEFAUCAULD
Paylaş
Bir limanda denizciler şarkı söylüyorlar musallat rüyaları karadenizde dalgalı
uykusuz geceler boyu pankartlar gibi açılırlar sabaha kıyı boyunca uzanan tepeler susuz çöller gibiler ölüyor rüyalar hayaller denizler kadar bir’anın dramaları İlk ışıkta doğuyorlar oysa Kelebekler gibi kalın güz sıcağında Halsizliğinde okyanusun
çocuklar beyaz masa örtüleri üzerinde çoklar serin su balıkları gibiler sarı dişlerini gösterirler size kriz sermayesi gibi ay ışığından vazgeçenler
İşte onların büyük elleri davet eder dönüşe bir daha Sonra gülerek kalkar güneşleri Bir gürültü fırtına içinde fermuarını kapatarak gece Ve dışarı değirmen tarafından Arka sokaklarda yaşayan insanlar
insanlar yüzme bilmezler denizler dans ederler onlarda yanlızca beleme çocuklar kadınların göbeklerinde ölürler Ve dönüp dansettikleri tükürülmüş güneş gibi parçalanmış seslerine kokuşur akordeonler bükerler boyunlarını kahkahayi iyice duyabilmek için Sonra gururlu bir bakışta
Ve içki açar kapağını günün sağlığa içilecekse eğer sırtında çocukları anaların kamburu Ve ne zaman sarhoşsanız eğer burnunu diker göğe kızımız yıldızlara sümkürür ışıldarlar ağladıkları gibi sadakatsız kadınlar günü
bir yangın Bu bir fesat Rüzgarla hırçınlaşmışlığım zulamda yanan ormana inat varlık - olmaklıkta Bürünür siyah örtüye zambak Karbonmonoksit içen sevda yaslanırken ellerime tutuşur cigaram amansız
mevsimler her yıl Yangın yeri dünya Beyaz renge secde etmişliğim var Yeşilin her tonuna sıkışmış, Eflatun renkli akşam çiçeklerinde Düşer tohumlar yangına inat Yeşil fışkırır topraktan
yağmur bekleyen çöl gibi Öylesine yangın ve susuz Kaç serâp belirdi sabahsız Kaç Mecnûn kıyılarımda Kaç Leylâ gördüm her gece Aymadım
Israrla Caymadım! her nefes gibi yağmursuzum Öylesine yangın Öylesine hasret Öylesine mahkûmum yeşil değdikçe ellerime Kaç yangın söndürdüm gövdemde Saymadım
Ateşle oynayan çocuk Kibrit çakmak zorunluluğu var Hem ateş daha güzel Siyahın muhafazasında bütün renkler Tutuşmada kağıt mağıt,
Bir yangın yeri yolların arşınladığım Bulutlar koparacağım ağaç dallarından Sislerden sağanak yağmurları Çöllere indireceğim vahaları Ellerinde yıldız tutan çocuklara
bir yüzüm etmesede dört mevsimde dünya Varsın sabrım gönül yarası sansın kabuğun altında intikam olarak kalan
Bir yağmur geçer mavi yıllara her yağmurki bir rahmet sabr’ı sufi’ye yüzlerin duvarlarımda gölge
bıçağım düştü kınından kesecektim ipini dünyanın tam ortasından Yolumun üstünde gül koparmasam solacaktı zehirler içmisim nice katiliyim her gecenin
Bir yağmur vakti kaybolurken yüzün sularda günüme yine ışıklar doğdu yaşamasam rüzgar üşütecekti geceyi
Ay odama girdi penceremden yıldızlara komşu oldum Deniz kokusuyla değdi yağmur ellerime rüzgarı bekledim fırtına olmak için
işçiler paralarını alıp sanatlarını bıraktılar duvarlarda taşınılır emlaklar her evde ayrı bir öykü yazılır her evin bir odasında çocuklar Binalar yükseldikçe uzaklaşır gökyüzü kiminin penceresi daha yakındır,
Kaç evin ışığı sönecek bu gece Evin sönen son ışığı daha az üzüyor kalanları, binalar yükseldikçe suladım sarmaşıkları sinsice kaya dibinde
Sen, Yeniden doğduğunda haber ver Beni hatırla ve inandır Hayatın kavga olduğuna
gördüklerim bildiklerim aynı sustuklarım söylediklerim de kaçışlarım tutulmalarım aynı eski yalanlarla avunur muyum artık değişir miyim döne döne gün gelirde bir gün yenilir miyim oyun bitti diye sevinirmiyim pazara çıkmış ipliğim o kadar yokum ki görmüyor kimseler kalbim susmuşlar yeri kuşlar artık korkup kaçmıyorlar benden
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
kavga şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
kavga şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
gördüklerim bildiklerim aynı sustuklarım söylediklerim de kaçışlarım tutulmalarım aynı eski yalanlarla avunur muyum artık değişir miyim döne döne gün gelirde bir gün yenilir miyim oyun bitti diye sevinirmiyim pazara çıkmış ipliğim o kadar yokum ki görmüyor kimseler kalbim susmuşlar yeri kuşlar artık korkup kaçmıyorlar benden
Saygıyla...