Her yeri karanfil kanıyla sulanan Her koyağında çoban ateşleri yanan Yurt topraklarından Talanlara çağıranların Ve siyaset gecelerinde Baykuş yuvasından bağıranların Divanlarında yargılanların
ve ekmek kavgasında Güneşe koşarken kargılananlar Divan başında bir paşa Elinde “Yargıç” saydıkları yalıtkan bir maşa Namlunun ucunda hukuksuz yasa
Tam tamına bin yıllık Ölüm kusan bin tank namlusu Yani Adalet maskesinin gizeminde Oynak bir zeminde Deve kiniyle kalkan bin güdümlü el Tel tel Ecel günlüğü tutarak asırlık anaların gözyaşlarını Kördüğüm hınçlarda unutarak Ve linç naraları atarak Kefen biçti yurt sevdasına kanun
Mayıs sabahının İlk ışıkları Uyuyan topraklara değmeden Cellâtlarının yüreklerinden Kinlere belenmiş korkularını Ve korkularının lağım kokan tortularını Yağlı urganın ilmeğinden baldıran bir umutla bakan gözleriyle Ve Yurt sevdasıyla yoğrulmuş Yiğitlik simgesi özleriyle Salyalı dudakların kanlı çanağına sağdılar Darağacının altındaki Utanç sehpasından Yıldızlara ağdılar
Yurt sevdasını Anadolu’nun Dopdolu memelerinden Apak süt misali sağacaklar göğsümüze
Ve ekin tarlasında birer fidan Yaşamın en acımasızlığında En zorluğunda küçük bir hoş gelindi acı çaylar
Düşünmedi yürek akıyordu akarsularınca Çağlıyordu çağlayanlarınca Sevdalı düşünceler öylesi zorbaydı ki Pir Sultanı astırandan daha uzun boylu Zalim Bolu Beyinden daha uzun kollu…
Yaşamak bir borç gibi asılı böğrüme ölecek yer bulamıyorum Karanfil gibi kasıla kasıla Açacak yer bulamıyorum
ölmekmi zor yaşamakmı Akşamlar her sabah göğü basalı Gecenin eteklerine tünemez gönül Göklerin uykularımı böyle basalı
Ölen öldü, kalanlar muzdarip Gök kubbede hor görülen bir cemaatiz artık
Kapıyı aç yavaşça ellerine düşsün eylül yağmuru içimden mutlu insanlar biriktiriyorum sana karşılıklıksız sorular sorarsın diye bir bir sustum kelimeleri
Hep kazanır oysa sevda kanatmayı öğrenmiş çünkü yara
bazen sıkar rahat yüklenir insan uzakları Pazar akşamlarındaki haritaların düşlerine daha fazla zarar vermemek için gönüllü yanlızlıkta
Aslında her insan kendi masalına bilmecedir
Oysa sayaç açıktır hep Sen harflerini örtünürsün Uyanınca çünkü unutabilmelisin
Sormadı kimse Yağmurları neden sevdiğimi Veya bilinçsizce yüzmek dahamı güzeldi Oysa sudan çıkan ayılırmı bir daha Yada balıkçı Yanına yan gelip yatarmı balıkla Veya bir piyano düşünün Nasıl tasavvur eder piyanisti Ekmek verdiğiniz insanlara aşık olabilirmisiniz Peki üzerinden geçerken karıncaların
Yada kopardığınız çiçekleri Saksıya dikerken Kimin yaralarını sarıyorsunuz Yeşersin diye beklediğiniz Bu bahçe kimin?
Öldürmeden Sevebilmek Soldurmadan tutabilmek
Surumda sızı yağmurdan kalma uzakta çok uzakta yarı ıslanmış kökenleri bir tuzlu sıvıda kaynaşıyor hala asit’te
kemikleri kemiren sevda Kaçınılmaz bir arkadaş yara engince karşılıyor beni elinde meyve sepeti toplamış sevinçlerimi bir kuşun kanatlarında gizli bulutlardan daha yüksekte kaprisleri oysa
elmacık kemikleri, şeftali sarısında gizli Kirazlar gibi kabarmış bende İki parmak onları ele geçirirken Yağmur ve çiy üşümede
gidilesi iklimler bir yıldızın rehberliğinde teneffüste Bogazlarda sıkışmış kelimeler Kapı aralıklarındaki yanlızlıklar Kelimlerden çalınmış sevda geceyi ilk aydınlatan ilk gecedeki ışık ilk geceden gidilen Venüs Bir gurur rüzgarı Yada gözümde bir çöp misali hep çözülmeye hazır
şuramda bir ısırık Arı dokunuyor usulca işin sonunda başka bir hayatta bile Papatyalar dökülmede kazananı yok aslında av ve avcılar tadını çıkarıyorlar Küçük bir elma içinde Bir kurtçuk aslında sevda
Şimdi tam zamanı Hiçbir ruh halinde dahi döker gözyaşlarını onurlu işçiler için Gün kocaman bacaklı Akşamlar yenlerinde Ne zaman fısıltılı ölüm Yeminler kadifemsi her şeyden daha kesindir kararı Çalarken kapıları
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sevda şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sevda şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İki kısımdı. Aralık çocukları da sever gülleri, mayıs çocukları kadar. Bunun şiirler alakası yoktu. İçimden geldi, yazdım. Ama şiir iki kısımdı.
Birinci kısıma yorum manzum: "Ranza dediğim çocuk odalarında iki katlı yatak benim. Reçetemde panikataktan ibaret parmaklık bildiğim. Özgürlük? o taraf olmaktan çok izlemekti güdüldüğüm sürülere muhalefet duranı." Böyle özetliyordu delinin biri... Paylaşır sanırım, sözünün geri kalan yanını da; bir ara, buralarda.
İkinci kısıma daha serbest atış.
Duyduğu her salâ içini ürpertir, tanığı olduğu her ölüm gözlerini yaşartırken, yaşadığını duyumsar insan. Paylaştığı her müjde, her sevinçte kendisine acır, en fazla. Yani ustam; kimsenin bir derdi yoktur diğeriyle. Ademoğulları ve Havva kızlarının tek zoru kendileri bence. Dünyayı ya da dünyalıları çok da kafaya taktıklarına inanmıyorum. Dikkatleri dünyalarının ötesinde onların. Göz, görülmeze, kulak duyulmaza, yol varılmazaysa şiir söz. Çünkü, çünkü kendisiyle barışırsa bilinmezin gizi neyse de, aynanın sırını dökmekten, kendinden daha çok korkuyor akıl.
Anlatamadım belki. Olsun. Ben sevdim şiiri dinlemeyi.
Aralık çocukları da sever gülleri, mayıs çocukları kadar.
Bunun şiirler alakası yoktu.
İçimden geldi, yazdım.
Ama şiir iki kısımdı.
Birinci kısıma yorum manzum:
"Ranza dediğim çocuk odalarında
iki katlı yatak benim.
Reçetemde panikataktan ibaret
parmaklık bildiğim.
Özgürlük?
o taraf olmaktan çok izlemekti
güdüldüğüm sürülere muhalefet duranı."
Böyle özetliyordu delinin biri...
Paylaşır sanırım, sözünün geri kalan yanını da;
bir ara, buralarda.
İkinci kısıma daha serbest atış.
Duyduğu her salâ içini ürpertir, tanığı olduğu her ölüm gözlerini yaşartırken,
yaşadığını duyumsar insan. Paylaştığı her müjde, her sevinçte kendisine acır, en fazla.
Yani ustam;
kimsenin bir derdi yoktur diğeriyle.
Ademoğulları ve Havva kızlarının tek zoru kendileri bence.
Dünyayı ya da dünyalıları çok da kafaya taktıklarına inanmıyorum.
Dikkatleri dünyalarının ötesinde onların.
Göz, görülmeze, kulak duyulmaza, yol varılmazaysa şiir söz.
Çünkü,
çünkü kendisiyle barışırsa bilinmezin gizi neyse de,
aynanın sırını dökmekten, kendinden daha çok korkuyor akıl.
Anlatamadım belki.
Olsun.
Ben sevdim şiiri
dinlemeyi.
Saygım ve tebriklerimle...