GülebdanUzaklarda gidilecek yerleri Aşkgili, öpgili Sevgili Yerleşim yeraltı şehirlerinde oldugundan Hatalı yapılarım var Gemlileri karadan yürütmek olmalı susmalar Etrak-ı bi idrak (Türkler idraksizdir, arap ata sözü) Çocukken yogmurda özledigim şeyleri duyardım ben Selam toprağa, yada evde, geceleyenlere Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun yerin, havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşını yada soluğunu duyduğum yerin ; Her kazdıkça geceyi şafağı bulmak için içi kor ateşte yanıyor için için Zifiri kör karanlık güneşini saklıyorken Bir gardiyan misali gündüzünü yasaklıyor Umudumda gözyaşı, ruhumda onmaz ara sarmasık kadar uzağım körpe sabahlara Düşlerim yalınayak, yüzümde ay sönüyor Dünya bir martı gibi başucumda Kelebekler dönüyor sende deve çeke çeke, ayran içe içe Hüzünler demleniyor kısık mum alevinde Gülüşün nemleniyor evimde Gökyüzü feryadının ayazında üşüyor Yıldızlar koşup koşup kirpiğinden düşüyor habire Sandallar terk ediyor sevda denizlerini Kuytularda bırakıp en saklı gizlerini Mevsimler buruk şimdi, pus tuttu gönül dağı Yalnızlığın koynunda asırlardır tutsağım İçimdeki çocuğu artık avutmuyorum Saçını okşamıyor elini tutmuyorum Ağladıkça ağlasın, kanadıkça kanasın sen ki gülheptan Duvarda bir resmin var bu sırdan tek yadigâr Dudağın gül bahçesi, saçların hırçın hırçın rüzgâr Bana bakıyor sanki o manalı gözlerin Bakışın kahrın kadar, hüsranın kadar derin yokluğun perişanlık Mutsuzluğun ebedi, tebessüm gözlü yar Ne gündüzden haber var, ne güneşten merhaba Ekin doğruyorum ekin inadına harmanın Geçiyorum yollarında kirazlar ilkbahar gözlü yollar Nikahsız cemreler Bir yitik eşrafında amcalar Baksana şimdi yeşil gölgeye Odun taşırlar kelebekler tarlaya Ekin, ekilmiş anadır Yastığımın altında kirazlar Gonca güze koşulmus yar ! Toprak dur ! Hele yırtılma dur Ekin ekiyorum ekin Ellerinde tırpanlar Ekilmiş ne varsa yerin altında hoş geldin var Bir güz akşamıydı Seversin sen karanlığı Akşam akşam namazlığı Kekliğin telindeki sabah aydınlığı bu meşe agaçları ki sırtında taşıdığın beni Öleceksen memleketimin bütün hasretlerinde Rüzgara karşı yaşayan kadın Yetişecek kalabalıklar kırmızı elma Cebimde ellerini öpmüş ellerim var Yigidin arkası yokuş olmaz derdin Önümü gösteren kiblegâh Gitme dur! garez besleme kafeine eş zamanlı olmaz sancılar güneş kadar sarıcı değil her şey aşırı tabakalardan kaynaklı dış basıncı var nakkaş eşraftı boynuna kutup kutup yanlızlıklarının azın çoğuna tek yandan bir takıntının ağırlığından yüzüme bakan bir inkardan bütün gece ilhamlar aldım. agaç yüreği taşısaydınya dökülmezdin yurdundan vataan vatan!!!!: hiçlik bazen sensizdik hep o hep aynı iklim ki gerek yok iç doldurur. dil bazen suya belenir bazen kıvrımları vardır rakının tanıdığımız er kişi en az bi ton adam öldürmüştür tümden gelinirse bu kokan bi gerçektir görmezden gelinir. insan olgun sanıyor kendini, oysa olgun, ham sanıyor kendini, belki sen terör mahsulüsün, belki ben asker meyvesi, sen sktiret doğsun diye de doğurulmuş olabilirsin, ya ben sanki, adet yerini bulsun diye mi ?. bir temizlikçi beyni ile yaşasan bu umarsız hayatı kimine kaç bucak kimine kaç tomruk edersin artık anlar olursun, kelimelerimin altındaki anlamı. rahatlıkla anlarsın aslında, azıcık zorlasan teleferik bir duygu değildir iyi bak ilk harflere hiç, kekremsi su yolu eşliğinde dans ettin mi kuzgunlarla beynindeki dizginleri ne yaptın boş harflere baksana... sırılsıklamdı gece bir nahos çıglık yukseldi ayla beraber tan agardı kan morardı sevişmelerden geliyorum mezarlardan hattuşaş dediğinde hep dudakların kıvrımlar bezedi eteğimin kenarına kendimizi yedik biz. hoşlanmıyorsun galiba karmaşadan fahrenayt ile kevgir gibi baz aldım bir edepsizlikten birtakım kurların yanlızlıgından haz aldım ben çeyiz düzmem gerekirdi, mantıklı olunursa çözerdi ibrahim ama ya kaprisli ise ismail! küstü bünyemin çiçekleri sen ve kıvrımlarında yatan yaz kaça kaçtın kaça uçtun ispanyolca? seyrek bir halin oluşmuş, ben metafordan sevdim seni usanmaz gecenin yalnızlığından köpek olsan anlardın kırdınmı kapının kolunu? sonsuzluğun eşiğiyle taşıdın mı telini varmı sopası belleklerinin sardınmı yoksa anılarını kuduzdu yıldızlarının hepsi namussuz bir boşluğa saldım yanımı yıldızlar gibi parıldadı göğün yüzü doğa ve toprağın güneş tadında alazın eş zamanlı tüm türevleri boynunu büktü ansızın veyselin sözü bazı yollar eskir Güzelligin on para etmez sayıştay kararı gibisin, sinsice geliyorsun bazı yanların tümseğe dogru konuçlanmak incir üssüne vatanın karaciğer sancısı kadar sulak bir o kadar topaç yanlısı yurdumun kurgularından vazgeçsene. eski vagonlar trigonometri kadar uzak bana şeyh ül vesselam kırması alyanak omzumda duran karşıdışların feci ikilemdir yazın hiç endamın kaçar oldu mu ? yazın ne zaman senin. enderun keşfi kadında kalbin topagı erkeğe hazreti ali kılıcı bende ve bir takım sentezleri kadîrde bin defa söyledim betimlemelerini yorgana sürme diye. kaçtı çayımın sekeri bir ara anlatırım nasıl sürtündüğümü yollara arşın nedir? nasıl morarır yollar? fevri midir yollar yoksa ardında yatan noter midir iç çekişlerinin. gaz yağı döküp süpürdüm yolları kaşık daldırsam hazlarına bir takım notaların gelişine dem vurmaktan başka nedir? kısa adımlara dem vuran ışık hüzmeleri sancıdı sokak lambaları eğilirdi saygıdan tanrı olsan kaç yazar çöl gibi yatanların üzerinde gölgelerim tecimsel tüm sanrılarını kusup gittin bahara çiçek bile tohumuna yeşerir, boylu boyunca sereserpe üzülen bavulunda arzuya ait tüm incileri bir çırpıda yedi sansar benzeri küçük adam açıkta kalan yedi adet kurabiye susuz mamullerden tiksinen ben açıklamalarına maruz kalan biriyim, nice tekilgen ikilemlerin bir numarasında böcek var. üşüyen tüm türklerin sokak çığlığında yatan ışıkların hakkını savunan kim |
nasıl morarır yollar?
fevri midir yollar yoksa
ardında yatan noter midir iç çekişlerinin.
gaz yağı döküp süpürdüm yolları
kaşık daldırsam hazlarına
bir takım notaların gelişine
dem vurmaktan başka nedir...........
fonctionne très bien......félicitations
Restez avec amour....