" her adam bir şehirdir kadının avuçlarında... bende bir şehirim ve sen düştün alınyazıma..."
Bana bu şehri sen anlatma artık Düşür dilinden tüm tahrip ettiğin caddeleri ne kokunla uyuşuyor menkup teni artık ne de hayalinle, yarım bıraktırılmış bîtap cümleleri
Kaç ömür diktin şehrin damarlarına acemice Kaç farklı dilde seslendin imlası dejenere Kaç şiir öldürdün kollarında talan ederek uyaklarını alabildiğine
Yetmedi mi ?
Bana bu şehri sen anlatma artık Ne zaman sarılacak olsa kokun alfabesine yapıştırırsın parmaklarını sıkı sıkıya harflerin boğazına ele vermesinler diye seni satırlara
Sen, mahremini –tütün kokan nefesinle- açık ederken promili yüksek zihinlere şehri, seni bekler görürdün oysa bazen saçları dağınık ay ışığında bazen kısa giyinmiş soğuk kefen altında
...en sevdiğin şarkıyı çalardı hani ıslığıyla...
Kaç kez batırdın sivri topuklarını oyun –belki eziyet- olsun diye gecelerin dördünde şehrin gözlerine ? Kaç rüyayı yarım bıraktı bu yüzden yaralarını da sarmadı sırf sen geldin diye
Bana bu şehri sen anlatma artık Ağır parfüm kokan kadınlar silüetini bozma çabasındayken şehrin dudakları ucuz şarap kırmızısına özensizce boyanırken ve yorgun serçeler namlu soğuğu gibi ölesiye susmuşken Sen, gözlerinden mavisini çaldığın garibi renksiz tuvalinde gezdiriyordun sufle vermeden
...bulutları da sen küstürmüştün tahrik ettiğin güneşi salarak üstlerine ağlayamazsa –şehir- şiir yazamazdı biliyorken hem de...
Bana bu şehri sen anlatma artık Atılan her narada ismin geçsin isterken ve tüm neon ışıkları seni göstersin diye beklerken her günbatımı bir kızıl kıyamet yüzünü yalardı şehrin sebebi meçhul gölgeler kirpiklerini yolardı
...depresif gelgitlerin avucunda bir yetmişlik prozak zamanı...
Çocuklar kaçışırdı bırakarak ellerindeki oyuncakları ve dillerindeki yarım yamalak kelimelerle denkleştirilmiş şarkıları Umursamazdın da ağızlarına çığlık sürerdin matahmış gibi
hatırladın mı ?
Bana bu şehri sen anlatma artık İster tutup rüzgarların yelesinden sil, göğsüne kazıdığın ayak izlerini İster vaktini beklemeden ecelin azrailin listesine kaydet ismini Değişmez bu hikayenin çıkmaz sokak kaderi
“ Sen, bu şehrin kaderinden aşkı süpürensin Yorgun serçelerden susmayı öğrenmelisin...”
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
BAzen forumlar iyi ki var diyorum... Sizi forumlarda gördüğüm için okuma şansı buldum çünkü sevgili şair... İmgeleriniz ne güzel, her ne kadar bir edebiyatçı olmasamda yüreğime iyi gelen satırları seviyorum ben... En çok: "sebebi meçhul gölgeler kirpiklerini yolardı"
Allah razı olsun senden gözlerimizin pasını sildin :)))
Yıllardır okurum seni...Şiirden anlayan tipler vardır hani...Saçı sakalı birbirine karışır bir süre sonra :) Nedense hep öyle bir tip gelir gözümün önüne seni okurken :))) Ciddiye alıyorsun sen bu işi...Benim gibi :)
O zaman işin ciddiyet boyutunda bir kaç cümle yazayım...
Okuduğum ve dinlediğimde ilk tepkim şu oldu...
"Ahhhh Razı!!...Bir çuval incirini berbat etmişsin...Yapılır mı bu şiire?"
Niye biliyor musun?
Çünkü son yıllarda okuduğum "şiir kumaşı" en kaliteli çalışmalardan biri bu...
Kırmızının önünde kaç tamlama var Razı? Bir anlama vurgu yaparken bu tarz çoğul tamlamalar öyküde kullanıılır mı? Evet...İyi de olur...Daha çok içine çeker okuyanı...Şiir de olur mu? Olmaz...Çünkü öyküsel anlatıma dönüşür...Ama şiiri şiir formatından çıkarır...
Devamına bakalım...
"Boyanmak"
Özensizce boyanmak...Aynı durum aynı satırda ve aynı tempoda devam ediyor...Bunu seslendirirken yorulmadın mı? :))
Bak bir satır daha...
"ve yorgun serçeler namlu soğuğu gibi ölesiye susmuşken"
Yorgun-serçe Namlu-soğuğu Ölesiye-susmak
Bunları imgesel anlamda renk katmak manasıyla kullandıysan, bence yanlış yapmışsın...
Tekrar ediyorum...
Yukarıda yer alan çalışman, bana göre içinde müthiş akıcı ve etkili bir şiir barındırıyor...Ama şiiri yazmaktan vazgeçip, aklındakileri olduğu gibi öyküleştirmeyi seçmişsin...
Seni ve yazdıklarını severim...O yüzden klasik yorumlardan hariç, samimi bir eleştiri yapmak istedim hoşgörüne sığınarak...Çünkü ben edebiyatı seviyorum :) Dediklerimi düşünüp bu şiire bir de benim gözümden bakarsan...Ne demek istediğimi anlayacaksın :)
İyi çalışmalar diliyorum...Şu tamlamaları sadeleştirip bir de öyle bak bakalım...Belki ben yanılıyorumdur ha? ne dersin :))
Saygılarımla :))
İz/düşüm tarafından 11/29/2011 1:00:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
merhaba ustam tebrikler doğan beyin de seine sağlık uzun zamandır görmemişim şimdi aklıma düştün okumak istedim hep inadına aşkal usta sevgiler selamlar
Bana bu şehri sen anlatma artık. Düşür dilinden tüm tahrip ettiğin caddeleri ne kokunla uyuşuyor menkup teni artık ne de hayalinle, yarım bıraktırılmış bîtap cümleleri...
Kaç ömür diktin şehrin damarlarına acemice ... Kaç farklı dilde seslendin imlası dejenere ... Kaç şiir öldürdün kollarında talan ederek uyaklarını alabildiğine ...
Yetmedi mi ?
şiir harika seslendirme çok içten kutluyorum
ak ozan tarafından 8/22/2011 10:07:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yorgun serçelerden susmayı öğrenmelisin...” ************* Ve final!.. Ne güzel gelmiş finale, betimlemeleri, imgeleriyle. Şiirdi Şair, gerçekten şirdi.. Kutluyorum kaleminizi..
yorgun serçelerden susmayı öğrenmek bile doyumsuz altın dize şiir içinde Râzı görün arada sırada cemalin silinmeden yahu nasıl bir şeydi diyorum şimdi sakallı kısa pantolonlu çocuğundan küçük gibi miydi neydi sahi
Bana bu şehri sen anlatma artık. Düşür dilinden tüm tahrip ettiğin caddeleri ne kokunla uyuşuyor menkup teni artık ne de hayalinle, yarım bıraktırılmış bîtap cümleleri...
Kaç ömür diktin şehrin damarlarına acemice ... Kaç farklı dilde seslendin imlası dejenere ... Kaç şiir öldürdün kollarında talan ederek uyaklarını alabildiğine ...
Yetmedi mi ?
Bana bu şehri sen anlatma artık. Ne zaman sarılacak olsa kokun alfabesine yapıştırırsın parmaklarını sıkı sıkıya harflerin boğazına ele vermesinler diye seni...satırlara...
Sen, mahremini –tütün kokan nefesinle- açık ederken promili yüksek zihinlere, şehri, seni bekler görürdün oysa bazen saçları dağınık ay ışığında bazen kısa giyinmiş soğuk kefen altında...
...en sevdiğin şarkıyı çalardı hani ıslığıyla...
Kaç kez batırdın sivri topuklarını oyun –belki eziyet- olsun diye gecelerin dördünde şehrin gözlerine ? Kaç rüyayı yarım bıraktı bu yüzden, yaralarını da sarmadı sırf sen geldin diye...
Bana bu şehri sen anlatma artık. Ağır parfüm kokan kadınlar silüetini bozma çabasındayken şehrin, dudakları ucuz şarap kırmızısına özensizce boyanırken ve yorgun serçeler namlu soğuğu gibi ölesiye susmuşken Sen, gözlerinden mavisini çaldığın garibi renksiz tuvalinde gezdiriyordun..sufle vermeden...
...bulutları da sen küstürmüştün tahrik ettiğin güneşi salarak üstlerine ağlayamazsa –şehir- şiir yazamazdı biliyorken hem de...
Bana bu şehri sen anlatma artık. Atılan her narada ismin geçsin isterken ve tüm neon ışıkları seni göstersin diye beklerken her günbatımı bir kızıl kıyamet yüzünü yalardı şehrin, sebebi meçhul gölgeler kirpiklerini yolardı...
...depresif gelgitlerin avucunda bir yetmişlik prozak zamanı...
Çocuklar kaçışırdı bırakarak ellerindeki oyuncakları ve dillerindeki yarım yamalak kelimelerle denkleştirilmiş şarkıları. Umursamazdın da ağızlarına çığlık sürerdin matahmış gibi
hatırladın mı ?
Bana bu şehri sen anlatma artık. İster tutup rüzgarların yelesinden sil, göğsüne kazıdığın ayak izlerini. İster vaktini beklemeden ecelin azrailin listesine kaydet ismini. Değişmez bu hikayenin çıkmaz sokak kaderi...
“ Sen, bu şehrin kaderinden aşkı süpürensin.
Yorgun serçelerden susmayı öğrenmelisin...”
05/07/2011Denizli
Şairi ve şiirini kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.
Seni ayakta tutmaya yetecek kadar güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni diliyorum.
Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum.
Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum.
Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.
İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum.
Son “elveda”yi atlatmana yetecek kadar “merhaba” diliyorum…''
Gecenin ıssız saatinde soluklandım usta dizelerinizin engin tınısında öyle güzeldi söz düştükçe soluklarıma yandı gece çok teşekkür ediyorum kıymetli şair var olun... Ayrıca ses nefes veren beyefendiyide kutluyorum saygımla tebriklerimle...
Kaç ömür diktin şehrin damarlarına acemice ... Kaç farklı dilde seslendin imlası dejenere ... Kaç şiir öldürdün kollarında talan ederek uyaklarını alabildiğine ...
Yetmedi mi ?
***Of ki ne of dedim gerçekten. Okuması ve dinlemesi büyük keyifti. Kutlarım şiiri ve yorumu, selamlar sevgiler
Önce radyoda dinledim.... Özlemişiz mısralarınızı...Yetmez mi bu kadar inziva? Yorum yazmamam okumadığım anlamına gelmez, bir puan butonu olsa görürsün ne kadar kişinin okuduğunu ben dahil....Puan kaliteyi sergilemiyor burada merak etme... Slm ve dua ile kalemine yüreğine sağlık... ESRA
ben satırları yumuşak öpüyorum sen sert kim kime gelip usulca satırlarına değişik bir karakter inşa edecek ? hem şart mı ki öğrenmek yüzümüzü sürüp gitsek kokusuyla dolaşsak bir müddet şiir/ler/in olmaz mı .-))
Bana bu şehri sen anlatma artık. Atılan her narada ismin geçsin isterken ve tüm neon ışıkları seni göstersin diye beklerken her günbatımı bir kızıl kıyamet yüzünü yalardı şehrin, sebebi meçhul gölgeler kirpiklerini yolardı...
...depresif gelgitlerin avucunda bir yetmişlik prozak zamanı...
Çocuklar kaçışırdı bırakarak ellerindeki oyuncakları ve dillerindeki yarım yamalak kelimelerle denkleştirilmiş şarkıları. Umursamazdın da ağızlarına çığlık sürerdin matahmış gibi
Bana bu şehri sen anlatma artık. İster tutup rüzgarların yelesinden sil, göğsüne kazıdığın ayak izlerini. İster vaktini beklemeden ecelin azrailin listesine kaydet ismini. Değişmez bu hikayenin çıkmaz sokak kaderi...
“ Sen, bu şehrin kaderinden aşkı süpürensin. Artık gidip yorgun serçelerden susmayı öğrenmelisin...”
tebrikler Razı beyin kalemine ve Doğan beyin yorumuna muhteşem yüreklerinize sağlık...
alnına yazılana isyan neden peki şair sevgili yerine, şiirlerin koynunda sabahlamak niye ? şehrin tüm karanlıklarından kaçış, sisli gözlere isyana bulanmış kelimeler eşliğinde
Râzı olmalı, yorgun serçelerin inadına çok sesliliğe...
Hani klasik bir erkek yalanı vardır..bayana çiçek götürür "çok aradım ama senden güzelini bulamadım" der..ya da misafir gelir evinize ..bilirsiniz ki anneniz günlerdir hazırlık yapıyor..misafire hep aynı mahcubiyet "kusura bakmayın..pek bir şey de hazırlayamadık ama" ... yalan diye başlayınca konuyu bağlamak zor olacak :) o kadar güzel ki şiir, ne yorum yazsam yakışmadı sayfaya.. (vallahi yalan değil :) ) seslendirme muhteşem..şiir zaten yoruma kapatmış kendini..tebrikler..selam ve dua ile...
sükut_u leyl tarafından 7/7/2011 9:30:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
sükut_u leyl tarafından 7/7/2011 9:32:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
..bulutları da sen küstürmüştün tahrik ettiğin güneşi salarak üstlerine ağlayamazsa –şehir- şiir yazamazdı biliyorken hem de...
ne güzeldi şiir...okudum dinledim...aldı bir yerlere götürdü bıraktı beni....gözlerimde hüzün bulutları gezinirken...kutlarım..emeklerinizi...saygılar selamlar..