O Kaçak Grilikte
O Kaçak Grilikte
şehirlere akşam ağlamaklı inerdi kimseler duymazdı bekleştiğimizi bilmezlerdi daha çocuktu ölmeyi bilmek ve göğün sarsıcılığı güneş kendi kabuğuna çekilirdi kıt kanaat limon ağaçlarının arasından sızan bir ışık gibiydi saçlarının nefesimde kalan tortusu şehirler ağlatırdı akşamı geceyi izleyerek büyürdüm titizce yalnız.... mutluluk karşı pencere bile olamazdı kar yağardı evlerin utancına evler ki öyle mahçup ateşine gençliğimin çamaşırlar balkonlarda mahzun saksılarda ilk akşamın güdük ve tiz çığlığı güneş kızılı bir bekleyişle kısalır ömrüm kimselerin anlayamayacağı kadar ani ağzını bıçak açmaz hiçbir kapının... kendime ait bir tebessümüm yok içeriyi göstermez tüller çekilmiş gözlere ara sokaklar ana caddeler kavşak noktaları tüm çıkışlar kancayı atmışlar yalnızlığıma ve alnının özürlü şımarık boşluğunu öpmek isterken ağlamak akşama şehirli inerdi bütün ayrıntılarıyla sinerdi sesimize ölüm sığındığımız o kaçak grilikte yalnızca unutmanın ve unutulmanın hükmü şarkılarla gelirsen de ağlarım sessizce gidersen de... Kağan İşçen |