Sonsuz Haziran
Sonsuz Haziran
kirpiklerimin açılışında sabah kuşları varlığına serenatlar akar yangınımdan tambur taksim sonrası bir incelik bu kalkışma vaz geçilmezliğine... yine ayrılığa yakışan lacivert bir haziran yaklaşıyor dallarına portakal ağaçlarının bu vakitler senin gitme vakitlerin ve sanki piç bir hüznün hayata esir edişini izliyor tüm ağaçlar sana olanımı... ağaçlar boğuşuyor toprakla ayrılık temmuza aç ağustos caddelerine ve ölmeye hazır hüzzam bir sıkıntı... yalnızlığımla taksim geçiyorum kalabalıklara mavi köpüklü ölümüm... bir sen yoksun bu şaşaalı kayboluşta denizim olmaktan bıkıyorsun anlaşılan anlaşılan dağlardaki ince homurtuyla sonsuzlaşıyor haziran... haziran içimizde soytarılığımız bir ölü bir aşka tutsak bütünüyle bir hayat sonbaharın özgürlüğüne fit gözlerimin bacasından tüten bu umut senin sonsuzluğun ve benim haziranlarımın sonsuzluğu... yarınla dolu düne korkağım samanyolu diye gülüşlerini düşlerken dişlerini geçirdi gölgeler ansızın anıların güneşine adımların gidişleri özledi kentler ötesi bir yalnızlığa imlasız ve çalakalem üşümeyi de öğrendim sonunda koynumda haziran artıklarıyla yüklü püf noktamdı seni sensizliğime benzetmek içimdeki hazirana göçüyorum şimdi... Kağan İşçen |
samanyolu diye gülüşlerini düşlerken
dişlerini geçirdi gölgeler ansızın anıların güneşine//
tebrik ederim
çok güzel satırlardı
kaleminiz daim olsun