Burada ayaklar çekmez Acıyı…
Burası ayrılık yokuşu
Burada ayaklar çekmez Acıyı… Akıldan düşenler asla Eğdirmez başını… Bir çatının aklını alan rüzgara Emanet bedenler yüklenir Taşısın diye sevdayı… Dert görünce gözleri kapanır Evlerin Dişlerinde duyarsız sevgi parçaları Olmadık boyalar sürülür Böyle acılar saklanır kaç odacıklıysa kalbin… Kaç odası sağlam bırakılmışsa eğer… Kara bir bulut gibi çöktüğünde İçini karaladığım organlarım Artık kalbimin iş görmez Sakatlığında kıvranırken Acınası kansızlar Girdi aramıza… Yok koparıp atsam sen gibi Doğmuyor Hiç sana benzemiyor Güller… Boynu bükük kuşların gagalarıyla Kazılan kuyulardan akan yağmur gibi Nereye kadar ulaşır Kaç kuyu kazsam sana çıkar ucu Senin ulaştığın kadar Ulaşır bana… Kim uğraşsa güneşle Batacak bir limanın yüzüne vuran Kıyılarından tırnakları çıkarılmış Acılar saplanır Elleriyle ayrılık savuran… Kim soktu ki aklına erir gibi Bir sabah çayında gitmeyi… Ellerim daha yüzüme Seni nakış nakış işlemediğinde… Bir uyanış bir kalkış Sabaha ellerimde ellerin olmadığında Kaç yüz takıldı Gözlerimin kırık kanatlarına… Sana uçmaktan aciz Yanar gibi bir çöl kumunda… Ne dokundu diline Kim… kimler aldı adını ağzına Hangi yalan boyadı yanaklarını Gözlerine gidene kadar kaç Ben harcandı ayaklarında… Hani adam dokundu göğsüne Sızladı taş yüreğin… Nasıl güldü o gülmeyen gözlerin… İnce bir ipi keser gibi dişlerin Aldı gitti seni… Boğazımı keser gibi sessiz Bir katil gibi acımasız… Duyarsız düğümler var Saçlarımdan inip İhanetin en kısa yolu olan… Ellerim bir orman katili kan değil Mürekkeple seni ölesiye Boğuyorum şimdi… Can çekişerek her yerimde Karışık ve duygusuz haller içinde Yada Sahipsizler barınağında bir içki taburesinde İçime dokunuyorsun… Nasıl batarak işliyorsun Damarıma zehir gibi Artık yasak bir alışkanlıksın bana… Hangi yokuştan indi ayakların Çocukluk zamanıma vuran o yüzün gibi Aktı yağmurların arasından… Kaç kişi bastı ayak izine görülmesin diye Gidişin… Zincirler vurdukça kırılan duvarların İçinden geçer miydi bir ayrılık… Neydi ince bir ip gibi İğne deliğinden bedenimi geçiren… O yoksul yüzün Her sabaha aç başlayan dudaklarım Kadar zengin öldü avuçlarımda… Birden düşerek aklını sefere gönderen Bir ceset gibi küt diyerek İndin omuzlarımdan Kuş gibi uçtu ruhum… Şimdi sımsıkı tutsam Odaları bomboş bir kafese Sığmayacak gibi öten yüreğimi Sıksam ölüm gibi… Sen çıkar mısın içinden bıraksalar Ben ölür müyüm içinde… Daha gözlerini açmamış Bir bebek gibi... Şimdi yıksam sana izin veren bütün kapıları Ardına kadar açılacak tüm gözyaşlarımı Koparsam pencereleri Yağsam sırılsıklam yolun ortasına koşarak Kavuşur muyum sana… Burası ayrılıklar şehri Burada musluklardan acılar akar Ayna kırığı yüzün gibi… Şimdi kesmeye çalışılan her canlıya Yem olur sana büyüttüğüm hayallerim… İçilen şişelerin diplerinde ismin Okunan her şarkıya istek adın… Dağıtsam saçlarımı ulu orta Kim alır seni… Kim süpürür seni Rüzgar bileklerimden sokulduğu Gibi Dudaklarında konaklar mı? En sevdiğin şarkı gibi ıslatır mı? Sözcükleri… Hangi ayrılığa bindin yüzümde Kıyısında alabora olmuş resimler Yırtılırken… Bir ressamın kaleminden çıkan gökkuşakları Tamamladı seni gece gibi içimde… Aramıza girdi eksik yırtık sancılar Nasıl çaresiz kaldım bilsen Dönerdin belki tüketirken içimde kendini… Limanlardan acele ayrılan vapurlar Batarken şurada işte tam şuramda… Acele gitti taksiler sen çıkınca güneşe Çarptı gitti bir postacının ayrılmış Bedenine… Nasıl uçtun kanadımı kolumu kırıp Hiç özgürlüğe dar gelmedi mi için Nasıl kon dun nasıl uçtun şuram dan… Gel birde bana sor Nasıl sökülür aşk bedenden Nasıl söktüler seni tenimden Bir hastalık bir fazlalık gibi En aşk yanlarım dan… Şimdi duvarlara yıkılsam Sana yaslanan bir omuz artık soğuk bir Taşa emanet… Çıkarıp kollarını sarsa beni Sana bir sana soyunuk kalbimi… Ezdiğinde üşür kan sıçramış yanlarım Üzerime Örtüldüğünde yüzüm… Kamaşıp büzülen bir kalp gibi Gölgenin içinde kana kana gitse cebinde… Ne zaman öğrendin hepsi seninken Alıp gitmeyi Nasıl sevdin içinde… Aşk dediğin çöp mü toplayıp atabileceğin Vefa kağıt mı yakarak kurtuldun Acı nasıl çarparsa ölmeden Süründürür peşinde… Gözler nasıl baksa ayrılık olur… Kavuşamadıktan sonra şehirlerde Bakar mı sevgilinin olduğu yana… Diğer yarım düşman artık diğer yarıma Yanımda yoksun ya bir yanım sızlamaz Artık soğukta… Sana kavuşmak için mi olduğun Yöne gelişir bir şehir… Nasıl acır şimdi içimde sen yoksan Şu yolun ortasında atsam kendimi Seni alıp götüren tüm arabaların altına Şimdi atsam sana yataklık eden deniz Beni de alır mı içine… Çıksam bir kuş gibi bulutlara Sürükler mi beni de rüzgar olduğun tarafa… Şimdi ölsem sensiz kim sahiplenir ki Gözlerimi bir toprak dışında… Artık yıkılası kurşunların önünde Misafir sayılmaz göğsüm… Siperden çıkan bir adam değilim Sana kavuşacak gibi koşan… Ayrılığı beline bağlamış Silahsız düşmana gidiyorum Kaç kurşun öldürür ki Artık içi boş bir şişeyi kırar gibi… Hangi yüzünde parçalanan bir Ayna sevgiyle keser elimi… Duygularda unutulur mu zamanı gelince Yoksa onlarda gömülür mü? Cesetlerle… Nasıl bir adamı öldürür aşk Adamlıktan çıkmışsa kalbi Kalbi olmadıktan sonra Yaşıyorsa Kayıp değimlidir her aşk… Artık yalnızlar kenti burası Adını duvarlarından caddelerden Sildiğimden beri Yürünen kaldırımlarda rüzgar valsi Ve ölü ruhlar sahnesinde Bir ölü adam yüzüsün şimdi… … (Se) |
her yorum yazan okurmu bilmem güzelmi? çok çok güzel zevk aldım tebriklertebrikler