Gün
İğne iplikle dikilmiş bir günün içindeyiz
Susan kuşların kanatlarıyla bulutlarda Dudakların yolundan ayrılalı çok oldu Korkuyoruz Gece üzerindeki buzlu bir örtüyü serecek diye Uzaktaki bir renge koşuyoruz Sabahın ışığını tutarak göğe Sallanan ağaç dallarının altından geçen gölge Sığındık ölesiye birbirine rakip gözlere Bir mavi atlas saçlarımızın içinde Daha öncede sevişmişti rüzgarla Çizgisel bir hızla adım adım ilerliyoruz Yaklaşan haberin karası avuçların arasında Asılı fotoğrafların kıyısına sürülmüş renkler Acılı renkler sürülmüş dudaklara Dokunanların izleri hala sıcak Çizgileri aksak bir kaldırım Kuşkuyla yürüyor Sessizce uzayan bir sınırın tam ortasında Serseri bir kokunun kurbanı Sıcak bir yüzün tebessümüyle irkiliyor Olduğu yere ve sınırından farklılaşıyor Yüzü bir savaş sahnesi gibi Güneyin azgın sularından kurtulan bir rüzgar Anlık bir heves işte değiyor Yüzümüze Çok önceden sarılmıştı bir kefenin rengi Oysa Düşüncelerin huzurunda gün batımı bir çay Sabahı doğururken Dudakların gizemine Gemiler yapılıyor Hayallerden ellerden ve uzaklardan Kimi iniyor Bir yokuşun yanağından suların dudaklarına Kiminin dudaklarında şarap nidaları Açılıyor Bir göz hizasını çizen çizgiyle ufuklara Vurulmuş Yüreğinin üzerindeki bir çiçekle uyuyor Zaman Yine toprağa çakılmış bir tarih öylece bekliyor Bir hastane gibi kalp ruha atılan dikişler Kaynatıyor dikkati sabırsızca Bağlı bir esir gibi kollar Kapıyı kapamış bir deli geziyor içimizde Tüm yaşananları yazdık oysa yetti dışına birkaç renk boya Ve hepsinin adı aşktı Kalbin yaptığını bitirmek göze farzdı Karışınca günler günlerin arasındaki boşluklara Bir perde açılır Rengi kaçmış bir hayat trajedisi Belki biraz uykulu yada yüzüyoruz Derin bir su Çıkarıyoruz İçimizden kalemin ucunu ve dişleri dökük Birkaç özgürlük sıvıyoruz Silgimiz olmadığından Büyüdükçe kırılıyor Ne ağacın dalı nede açılan bir kapı Kalp kırılır sanıyoruz Oysa bir şey birikmiyor Kiri hemen üzerimizden çıkartıyoruz Yarının ellerini uzattığı bir hayal bugün Kardeş kavgasına ölüyoruz işte Sanki razıydı balıklarda Suda ağlayıp ölmeye Öpüldükçe kızarır sanıyoruz yanaklarımız Bir çocuğu mutlu etmek için alıyoruz Oysa rengi fark etmez sanıyoruz Mutlulukların oysa renksiz neyi seviyoruz Hırslı bir bıçağın soyguna tanığızdır Hep Bir kan avcısı kesiklerle uğraşır dururuz Soyundukça güzelleşir sanırız kadınları Oysa Yalnızlaşır dışı soyuldukça her canlının Yine hüzün uçuşuyor Biraz sonrasına kalmayacak bir mum Akan bir nefesle kurtarıyorum seni Bilmenin acı yanları hep keskin Biliyorum gelmeyeceksin Şehrin ufuklarından üzerimize çöken Birkaç serin rüzgar işgal ediyor Pencereleri Ayak izlerin kapıda Asılı bir vakit ve üşümemen için ayrılmış birkaç resim Yine parçalar topluyorum Yüzüme batan zamandan fısıldayan bir şişe Birkaç bardak kocaman bir gölgeyle Ayaklanıyoruz Sağından solundan aşınan ayakkabıları Gezdirmek niyetiyle Aynaların pasına sürünüp az Birkaç hıçkırıkla söylene söylene Bir kapının umutlarıyla oynuyorum Dışarı açılıyorum Yaşlanmış bir sonbahar şaşkın birkaç yaprak Volta atan ıssızlığın kalbine iniyoruz Suçlu bulma ümidimiz elimizde hep açık Biraz halimizde yalnızlık yalın ve mağrur İsyan bir yüz gerip bedene Nasılda güzel hatırlanıyor mutlu olmak Dans ediyor yıldızlar Hataların bedeli gökyüzünden dışlanmak Uzun bir kapıdan geçilecek belki yarına Tuzla buz oluyorsun gözlerimde Boğulduğum Islak seslere gömülmüşsün pencereleri aşındıran Bir ressamın kalemiyle renklendirdiği Bir obje yahut bitmesini beklediğim bir mum Geceden düşmüşsün aklıma Sabah sabırsızlıkla tutulmayı bekliyorsun Zamanın içindeki hırsızsın En çok sevdiğim seslere benziyorsun Bir yanımdan birleşiyor Kalabalıklar Ayaküstü soyulmuş bir çaresize benziyorum Kentinin ayaklarıyla ezilmiş Bilmiyorum Hasretin can yakan zehrini dudaklarımda Bir ihtilalin kurtuluş gününden farksız gözlerin Ne yazık ki indiriyor Gözlerimden aitliğin Gölgen yok güneşi örterken saçların Bedeninin kuraklığına demir atan bir seyyahım Avucunda yönü olmayan Boş bulunup sığınıyorum Eşiklerinde bulduğum ışığa Ruhun su katılmış bir rakı gibi sarhoşuyum Yalnızlığının Manasını kaybetmiş bir isimle siliyorum Dudaklarımı Belki aldırmalıyım aklımı Aynadan camdan bir süsten yapılma gibisin Bir atlıkarıncanın rüyasında dönüp duruyorsun Gecelerin çıtırtılarına uzanmış Bir yalnızlık demliyorum Gözlerimdeki ateşle Bir yalnızlığı seviyorum Güneş yanıma indikçe Sana benziyor bu yalnızlık Konuşunca susmak bilmiyor Neden neden ben Sebep sebep sen… //Se *İlk yazıldığı haldedir düzenlenmemiştir |