Kal
Kal
Yanan bir yüreğin kül rengi mevsiminden Tutuştuğunda mektuplar izi kalsın kalemin Dudaklarında ateş rengi bir gül yaprağı Yüzünde eski bir kaldırım taşı soğukluğu Topaç gibi dönerken dünya bir çizgi misali Kanımı çeken bir mıknatıs gibi İfadesi eksik şaşkın bir halimden yakala İliklerimden bırak ipi ve saçlarına bağla Uzun bir gece gibi gözlerinde kül rengi Bir resimden arta kalan gözlerin gibi Kelimelerden bir darağacı gölgesinde Bir elveda boşluğundan habersiz Üzerimde geceden kalma soğuk bir ürperti Ceplerimde özgürlük ve kalan bir iki sözcük Ellerim titrek bir dal gibi Dudaklarım susuz ve güller mutsuz Savunmasız bir duvar gibi yığılırım Bir ip çekilir boğazımdan sökülür giderim Gece kuru yapraklar döker sevgisiz yollara Kokun gemilerin suskun dumanlarına karışır Gözlerim teperler den başlar sönmeye camlarda Kırılgan bir kemik ayırır yüzümü ikiye ayrılan yol gibi Bir dua kalır dilimde dolanmış bir düğüm sanki Gözlerim yokuş aşağı inen bir çocuk merakı Ayaklarım izlerinden soğuk bir kar gibi buz tutmuş Şimdi martılar ayrılıkların peşinde koşar Sen gözleri yağmur kadın isteyerek kal… Kal Avuçlarımı açtığımda çizgilere sakla kendini Gözlerime seller vurduğunda bir kuyu gibi İçinden parçalanan bir kayayım sana Avuçlarım kırılmış bir vazo gibi keskin Küçük bir çocuğun oyuncağından arta kalmış yüreğim Gözlerimin yarısı hala dolu ve sana bakıyor Ayaklarımda bir uçurum sakinliği sabahlar Aklıma not düştüğüm bir isim küreksiz yüzüyor Eğer gidersen kimse sevmez beni bu gece Gölgemden uzakta çiğ bir toprak kemirmekteyim Pas tutmuş damarlarıma akıyor zehir Parmaklarım yanmış bir kibrit gibi kokar Kazıdım dişlerimi sen varsın dilimin altında Gidersen yalnızlığa alışır bedenim Bulutlar çekiştirir rüzgarsız bir havada saçlarımı Fırtınalar kopar o sessiz sahillere oturmuş banklarda Kırılır dönmekten yorulmuş bir zamanın kolları Yalnızlığım kök salar saçlarım gibi toprağa Bir mayın tarlasına uzanır gibi ay ışığındayım Bedenim duvarların yüzüne yansır Sevgimi bir kelebek kanadında taşırım Yüreğim bir silah gibi atar Ellerimde bir demir soğuğu sarsılırım Gidersen istifa ederim bu bedenden… Kal Yastığıma bırak gözlerinden akacak zamanı Bir vur emri çıldırır şakaklarımda ansızın Her sabah yeniden yıkılır gözlerinde darağaçları Sokaklarda bir kuş misali öksüz dolaşırım Yeraltına sığınır bedenim toprak sarılır Çıkıp gider aklım hesapsızca ne varsa alarak Sesim kısılır gitmelere ve kirlenir yüzüm Bir tren gibi koşarım dağların ardındaki şehirlere Meydanlara sıçrar çığlığım sustururcasına Bir kurşun gibi geçerim bulutları Hayallerine dalarım sahillerden ayrılıp Anılar örgütlenir düşüncelerimde Bir hastalık gibi kırılır parmak uçlarım sayfalarda Yokluğun ödenmez kırık bir kalp acısıyla Değişirim tanınmaz bir çocukluğa döner yüzüm Gidersen sana benzer o sokaklara akın eden kadınlar Kırılır hissizleşir dudaklarım Sislerin içinden arta kalan gün ışığı gibi Dalgaların önündeki sahiller yıkılır Devrilir gök ve parçalanır aynalar Bir ok saplanır yüreğimden geriye izin kalır Masallar sahipsiz evler bomboş Kalkmıyor evimin önünden vapurlar Şehir düşer yıkılır evler bir tek yalnızlığım kalır Gidersen eğer yasadışı çoğalır bakışların… Kal Çocukça gülen yüzünü ser ipe Tek çalıştığım sınav sabahları yanında uyanmak Bir an çöker boğazıma nefessiz Kal Çiçekler solmasın vazonda… //Se |