Bardağım Denizler Dolusu
ağaçlar küs omuzlarıma ıslağım
ay ışığı boz bulanık bulutların kafaları bozuk uzak duyarlı kırılmışlıklar ağartır çil çil yağmur damlalarıyla yüzümü bildik bilinmedik duyduk duyulmadık bütün ihanete karşı bu adımlar yaman adımlar behey gülüm bu adımlar sevdanadır sarı sapsarı hasretli gurbet bellemişiz ya bir kez gün ortasını gülüşlerimize iflah olmaz birer yaralı göç kuşlarıyız... ellerimi şu hileli çamurdan çıkarıp da okşayamıyorum umudunu yanaklarındaki gamzelerine bırakamıyorum gülüşlerimi yaşam kollektifim benim paylaşmakta cömertim soğuk yapraklarında sözlerinin sokağa hevesli pencerelerimin çocuksu görkemini... bardağım denizler dolusu köpük telaşlı sana saklamıştım son tebessümümü iyot kokulu ve çivit mavisi bir gecelikte saçlarının kokusuyla demliyorum turuncu çoraklığını yüreğimin ve ağrıma giden bu başı boşluğu okyanustan büyük incinmeyi öğrenememiş gözbebeklerinden küçük... muştusu öksüz kavuşmak duraklarına kayıtsız ve acımasız gönül arsızlıkları dadanmasın diye hiçbir öyküsüzlükte yer almıyorum ister güpegündüz ister gece yarısı doluyum gidişinle boğulurken ömrüme tüm gelişlerin çağla ağaçlı başlangıçları ve karanlık saklıyor yağmuru özlüyorum dudaklarımın altında ıslanışını şımarıklığı sevgime gücenik gözlerinin... kağan işçen |