Hayal Kitabı
Hayal Kitabı
sayfaları kırık dökük hayal mahallemizin noktalamadan hiçbir kapı aralığının anlamını öğleye doğru şarkılarımız olurdu hani kusursuz hani bahçemiz şahit olurdu çocuğumuzun güzelliğine ismini unuttuğumuz çok şey yoktu popülerdi yaşamak sevmenin başı da sonu da güz türkülerine aldanmazdı bu kitaptaki ben değilim gözümün önünden gitmeyen durulmamış birbirimizi kırdığımız hatırlayamıyorum gelişini gittiğinle yaralandım ama hani yüreğimin söküğünü onaracak son isteğime nazlanacak geçmiş birlikteliğimizin kuytusu mazi şöminemize kar tanesi olacak aşk bahanesi bilmem kaçıncı sayfasında şımarmış isteklerimizin caddeleri severdim yokluğun yoktu yoksunluğum şans eseri aradığın yapraklanış zamanı ben olabilirdim en çok saat 11’de sevdiğin kahvenin acılığında ama ben bu kitapta olamazdım bir türlü gerçeğimdi sözcükler hayallerine uğrayamazdım ilk cümlesinde biten bir kahkaha vardı kapağından yaralanmış kan sızmış sayfalarına anlatamamak yiyip bitirmiş sonrasızlıklarını şiire uzak öyküye yabancı yılmamaktı ellerinin normalleşmesi için düş kapılarından kurtulmaktı tüm mücadelem çıkmak bu kitabın resimli sayfalarından yalansızlığına kavuşmaktı belki yavanlaşırdın yalın olman yeterliydi unutmayı unutmak başım gözüm üstüne evimizin üstünde otururdunuz sokağa dargın perdelerinizi yalnız bana açardınız sen açardın çocuk yaşta ayrılık oyuncağımız olurdu sobanın üstünde portakal ve elma kabukları ateşle sevişmek çağındaydı mevsimler eksiksiz gözlerim yalnız öpmek için kapanmalıydı kitaplığında tozlanan hayallerini ciltlerdim beni özenle çıkarırdın düş satırlarından ilk ve son sayfaların bırakırdı kan revan içinde kendilerini imlasız bir boşluğa gerçeğinde imkansızdım hayal kitabındaysa düş ötesi ellerinde tuttuğun kitabı hayallerimle ben doldurdum yüreğimin mürekkebine daldırdığım parmaklarımla sana dokunduğum parmaklarımla imzaladım ilk sayfasını ömrümün seni düşünmemeye yabancı ömrümün kağan işçen |