Aşk/ın çığlığıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın sözümün sonunda bir sükunet düştü odanın merhametli yanına.
tüm soruların cevapsız kaldığı vakit seni öldürdüğümün kanıtıdır susmalarım.... seni seviyorum Ne kadar sessiz bir gürültüde düşlesemde seni ! ayrı şehirlerin sınır kapılarında , An/kara yalnızlık abidesi |
Sayfama düşmüş değerli yorumunuz sayesinde ilk kez gönül sayfanıza geliyorum. Neden en son yayınlanan ya da ilk şiir değil de bu şiirim derseniz net bir cevabı yok. Doğrusu bilemiyorum!
Belki şu olabilir... Hayatım boyunca ne en başta ne de sonda kalan oldum. Hep ortalardaydım. Etken mi bilmem?
Ya da etken olan sebep şu belki de?! Yayınlanmış şiirlerinize baktığımda dikkatimi çeken bu 'Şiir'in 'Şiir Başlığı' oldu.
Oldum olası ( / ) işareti kullanmayı ve kullanılan şiirleri sevmişimdir. (/) işareti ile bir kelimeyi, sözü bölmeyi, tek sözün birden fazla manalandırılmasını, iki şekilde okunmasını... O sebeple ilk bu şiirinizden başlamayı istedim.
'Aşk/ın Çığlığı'
Darılıp kırılmayacağınız umudu ile burada kullandığınız (/) işaretinin elbet anlaşılır olsa da çok yerinde olmadığını düşünüyorum.
Şöyle ki: Hadi önce kesmesiz sonra kesme işareti ile okuyalım.
Aşkın Çığlığı.. Çok hoş.
Kesme öncesini okuyalım şimdi. Aşk Çığlığı. Evet hoş.
Kesmeden sonrasını okuyalım şimdi de. In Çığlığı? Böldükten sonra yeni bir kelime, mana yok, bulunmuyor.
Naçizane fikrim şu: Kesme işareti kullanmak yerine; şöyle olması sanki daha hoş doğru olurmuş.
Aşk'ın Çığlığı
ya da
Aşk(ın) Çığlığı.
Az çok yorumlarımı okuyanlar, bilenler bilir. Uzunca olur. Dalınca satıraralarına kolayına çıkamam. Hele hele karşımda böylesi bir şiir varken hem de böylesi uzunken nasıl çıkacağım içinden bilemiyorum? Hadi deneyim...
Ne kadar sessiz bir gürültüde düşlesemde seni !
biliyorum ki her düş bozumu isyanlarımı sükuta çağırıyorsun.
şimşeklerin dahi çakmaya cesaret edemediği düşlerimi ,
yıldırım savarlara teslim etmeyi becerebiliyorsun .
biliyormusun aslında gönlümün kırılan sesinde seviyorum seni .
şıngırdayan yürek sesim tuz buz oldu ellerinde.
daha ne duruyorsun savur tüm benliğimi yasaklarına .
İlk kıt'ada offf dedim. Hadi hayırlısı! Sonrası ne olacak bilmem!
Sevdalı kırgın, kırık, hüzünlü, sitemli ama sevmekten, sevdalısından vazgeçmeyen bir yürek var karşımızda. Niye, neden kırgın, devamında daha çok öğreneceğiz?
Sevgili kırmış, hüzün yüklemiş yüreğine Şairin. Lakin kırıklığında da onu düşünen, özleyen, ne yaparsan yap sendeyim, senleyim diyen bir çığlığı duyuyoruz ilk kıtada.
ayrı şehirlerin sınır kapılarında ,
mülteci demir parmakların arasında beni kendine çekmeyi biliyorsun.
ve biliyorsun ki !
her defasında sana duyduğum gizemin
gün geçtikçe destansı bir aşka döndüğünü.
Neden düşlüyor yanında değil sevdiği derken, bu kıt'ada öğreniyoruz ki, ayrı şehirlerde iki sevdalı... Yollara inat, uzaktayken de yakınında hissediyor sevgiliyi sevdalı yürek... Sevdiğinde çözemedikleri, anlayamadıkları var lakin. Bir giz! Bu giz gizem daha da yaklaştırıyor besbelli...
ve biliyorsun ki !
sadece nefesine bir ölüm anıda olsa ihtiyaç duyduğumu.
son nefesim olduğunu bildiğim halde
ve biliyorsun ki !
ters şeride akan hayatın ikimize ne kadar acı verebileceğini.
tırnak uçlarından ağlamaya başlayacağız
yok oluşumuz seyre duracak bizi
Evet engeller var aramızda. Biliyorum, biliyorsun bunları. Sineme cefayla çekmiyorum. Ama gidersen, gidersek 'tek'liğe mahkum oluruz. Biliyorsun seni delicesine bir tutkuyla sevdiğimi. Tutkum, hayalim seninle olmak, tutkum teninde erimek, tutkum hayatı sadece seninle paylaşmak. Çünkü senle, sevdanla nefes alıyorum. Sen yoksan zaten ölürüm, ölmek gibi sensizlik bana. Soluksuz kalırım. Kanar yüreğim. Acır... Yok oluruz. O yüzden gitmemelisin, gitmemeliyim. Sevda(mız) kazanmalı. Yenik düşmemeli ne zamana ne engellere. Yüreğimizdeki sevgiyi yaşamalıyız.
ve biliyorsun ki sevdiceğim !
ağlamaklı gözlerinde çırılçıplak yatıyorum
öfke değil , hasretini yakıyorum
biliyormusun peki !
farklı şehirlerin özlem kokusunu içimize ne denli sindirdiğimizi.
farklı şehirlerin gecesinde can çekiştiğimizi
her geceye acı diye söndüğümü
hayır !
sevdiceğim buna göz yumacak değilsin .
Sundum sana yüreğimi. Çırılçıplak. Günahı sevabıyla. Dupduru geldim sana. Al avuçlarına yüreğimi. Gör anla, bil. Başka şehirlerde olsak da öylesi içimdesin öylesi bendesin ki, özlemin, varlığın yüreğimde, dilediğimde yanında olamayışım, yanımda olamayışın ruhumda işkence gibi olsa da inan sevdamı azaltmıyor. Biliyorum.. Bu işkenceye son vereceksin. Geleceksin!
İsyanım uzaklığa...
İsyan, içerlerde
isyan, senin ve benim içimde
isyan; kuzeyde, doğuda
isyan,onların içinde
ve halen suskun...
Devam ediyorum 'Şiir'e...
gelişine ramak kalaların arefesinde
kalbimin törpülenen yanında büyütüyorum seni.
ölesim geçiyor kenar mahalleden
ve her acının içinde tatlı bir tebessümle
an/kara’yı ap/aydın’lık yapabiliyordum.
gelişinle yeşeren her umudum
bir kaç saatliğine de olsa kurumaktan vazgeçiyordu.
seni sevmenin en gururlu anını yaşıyordu.
oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum.
Gelişin yaklaştıkça bir çocuk sanki yüreğim. Beklemek, seni beklemek, değer herşeye. Bunu düşünmek bile yüzümde tebessüm.. Tutunmak umuda. Yeşermesi umutların. Oysa biliyorum gelişinin dönüşü olacak, gideceksin. Hazırlıyorum gelmeden gidişine de kendimi. Belki kaçak zamanları yaşıyacağız, zaman bitecek ve sen gideceksin. Bense gidişinin ertesi günü hayatıma kaldığım yerden seni sevmenin gururu, mutluluğuyla devam edeceğim.
an/kara’yı
İnanılmaz hoş olmuş bu kesme işareti burada. İzniniz olursa bu sözü bir şiirimde kullanmak isterim?
An kara. Hatırla karayı.
An kara. Şu an yaşadığım an kapkara, siyah. Gelişinle aydınlanacak.
Ankara, şehir aynı zamanda.
Üç farklı anlam, kavram, mana. Tek kelime ile muhteşem, vallahi bayıldım.
ve biliyorum ki gerçeklerini
bir öykünün satır aralarına bırakacak kadar cesaretlisin.
anımsanmaması gereken hikayeni
dip not olarak tavan arasına sıkıştırabilirsin
ve biliyorum ki
istediğin zaman yaşanılmamış bir aşkın kapısını sonuna kadar aralayabileceksin
her yağmur sonrası
sen kokan gözlerimde yaşamanın
ne kadar güzel olduğunu hissedeceksin
şimdi tüm yazdıklarımı bir eline koy
son cümlemi defalarca oku.
benimle yaşanmamış bir aşkın kapısını açmaya hazır mısın ?
seni seviyorum...
Ey sevgili! Ey sevdiğim, sevdalım. Yüreğime koyduğum. Duy n'olur. Bir kez avuçlarındaki yüreği cesaretinle alırsan eline, gör ne güzellikler yaşayacaksın benle. Ve belki başkaları da diyor bu kelimeyi. Ama ben kolayına demeyenim. Seviyorum demek zordur her zaman. İç boş bir söz kelime değil çünkü. Dur! Deme hiç birşey. Dinle.. Sadece dinle, kulak ver yüreğime, yüreğimin sesine ve sadece, yalnızca bak bana.. Bak gözlerim söyler nasıl olsa.. Gözlerimde yüreğimi göreceksin.. O yüreğin içindeki seni. Seni ne çok sevdiğimi... Ve.. söylediklerim yanında aslında nice söyleyemediğim sözler saklı olduğunu göreceksin. Yeter ki bak! Bak ve görmeyi bil! Anla yeter ki...
Ve naçizane derim ki ben: şiir teması üzerine:
çünküsü yok, nedeni yok sevmenin
zamanı hiç yok,
dakikalar zaman üstü...
utangaç bir gecenin kucağında
yağmurlar vurur pencereye,
adına aşk denilen vurur kalbin kıyılarına
gecenin çıldırtan yalnızlığında
aşkın ayak seslerini duyar yürek
ve hasreti içinde,
der ki seni seviyorum sevgili...
Sadece bir şiir değildi okuduğum, dinlediğim. Bir yürekti. Bir sevda öyküsüydü. Yaşamdı. Yaşamaktı. O yüreğin içindeki derin sevda, sevgi düşmüş kaleme. Olanca akıcılığı, duruluğu, samimiyetiyle.
Yorar insanı uzun şiirler. Yorar ruhu, g/özü. Hiç yormadı. Kalem ustaca kullanılmış devamı nedir diye okutuyor.
Adeta su içercesine içtim 'Şiir'inizi. Geç kalmışlığıma bir kez daha üzülerek.
Yorumlamanız ayrıca lezzet katmış 'Şiir'e.
Daim olsun yüreğiniz/kaleminiz Sn. Şair.
Saygımla...