krampayaz çirkinliklerin beyaz’a düşen günahıydı karanlığım unutuluşlarda ölüme katılan nasılsa Mecnun gibi değildi yüzüme dokunan zamanlar geçmişin kalıbına dökmeden tenleri durun biraz yapayalnız kalabalığımda ve ip üstünde oynayan iki ruhlu aşklar dilsizliğim sizi siyaha boyarken elbet gideceksiniz kilitli dudaklarımda dualarım rüzgarlanırken gözüme çizildi yalan bulutlar yokoluşumun suskunluğuydu Eylül’lü akşamlar bu göğsümdeki yara uyutsun tarihleri sızlasın başımı alan dalgınlık can çekişen ruhuma ne büyük doğru intikam aldığım tarihler vaktini şaşıran uçurumlarda cehennemin ateşi yanıyor ışığıma nasılda büyüyor ayakları beli bükük şiirlerime her sancılı sözün ıslığı çentik atarken bağrıma penceresiz kalacağım bahar’a ölsün bedenim bilsen aşk acının cinnetiyle yoğrulmuş kaçıncı gün çekinmeden yürüsün sinsi çığlıklarınız kaybolsun gece heveslerine çürümüş duygularınız ki ağıt yakan kaldırımlarda masum değil adımlarınız uzaklaştıkça her yokuş sonranızdan sallıyorum mendil gibi hayatı kramp içinde boşluklar elbet kirleniyor ansızın tepiyorum yükleri bıçak ağzına ölülerim konuşurken susmayın bir kentin ağzında mutluluklar bakışlarınızdan sarkan kanı göstermeyin ve söylemeyin bana acının rengini gölgemde yüzünüz var |