BİR TOHUMUN KIRK YILIBİR TOHUMUN KIRK YILI Toprağa atılmayı bekleyen bir tohumdum. Bir gün kendimi bir bahçıvanın ellerinde buldum. Bilemezdim bu ellerin hoyratlığını Can suyu verecek diye beklediğim eller , Köklerimi dallarımı kırdı. Uzanamadım gökyüzüne alabildiğince yeşil Dallarımı,,köklerimi salamadım Çiçek açamadım,kokular saçamadım İçimde ukdeydi. Bir gün mutlaka yeşillenecektim. İnadına yeşil kalacaktım tüm bakımsızlığıma rağmen Kaldırımlar arasında filizlenen bir tohum gibi Güneşe doğru uzanacaktım. Cılız bakımsız bedenim goncaya durmuştu. Goncalarım hayata dair umutlarım olmuştu. Onlar açacaktı artık … Alabildiğince özgür mutlu ve umutlu Onların çiçeğe durduğunu görecektim Bu benim mutluluğum olacaktı.. Yaşam devam ediyordu. Bahçıvanım derdiği onlarca çiçekten yorgun Bahçemize dönmüştü. Bir umut yeşermişti içimde . Anlamıştı en nadide çiçeğin ben olduğumu Artık bana bakacak yeşillendirecek yaralarımı saracaktı. Yanılmışım... Meğerse beklediği yorgunluğunu ,bezginliğini atacak Bir gölgede istirahat etmekmiş. Oysa ben,toprağımı havalandırmasını Köklerime bakmasını kırılan dal ve yapraklarımı Ayıtlamasını bekliyordum. Şarkılar söyleyip şiirler okuyacaktı bana. Sevgisini enerjisini yeniden yeşillenmem için harcayacaktı. Yorgundu,kırgındı bahçıvan Ne beni ne tomurcuklarını görmekten uzaktı gözleri Gezdiği onlarca çiçekten sonra Rastladığı bir tohuma adamıştı kendini. Onu yeşillendirmek ,onunla yeni bir bahçe yaratmak istemişti. Olmamıştı… Hercai bir menekşe çıkmıştı seçtiği tohum. Hercailiği ile bıktırmış, bezdirmiş, yormuştu. Bu yorgunlukla dönmüştü. Anlamıştım… Artık bahçıvanımın ne bana ne de kendine hayrı vardı. Soluyordum… Her gün biraz daha ölüyordum. Ben ölürken bahçıvanımda umutlarımla beraber ölüyordu. Ölmemeliydim … Goncalarımı besleyecek kadar bedenim canlı kalmalıydı. Masumdu onlar çiçeğe durmalıydılar . Umutlarını yeşertmek için onların, Rüzgarlarda savrulmamam gerekliydi. Beklemeliydim. … ESMİZE 8,4,2009-İZMİR |