DELİ Mİ VELİ Mİ
İçinde volkanlar kaynar,
Kül olur zamanın dudağında, Hangi birine anlatsın? Hangi birine döksün yüreğini? Duymazlar... Görmezler... Onun sevda ateşini kavramayan eller, Bu nedenle adı "delidir onların dilinde... Oysa bir deli değil, bir aşk müptelasıdır, Mevlâ’nın adıyla yanar gece karasında. Her kılavuz, bir dua gibi yükselir göğe, Etrafında ne varsa, yok olur kendi içinde. Kuşlar, rüzgar, bulutlar, Börtü böcek, her şey o olur, Her şeyde Yaradan’ın izini bulur... Ruhunu saran kainatın nefesi, Her varlık, onun gönlünün misafiri, Ama beton, ah o beton yığınları, Onun genişliğine dar gelir. Taşla örülmüş duvarlar arasında, Bir çift mavi gök arar gözleri... Sevda ile yanar kalbi, bir meşale gibi parlar, Dağlar, ovalar, hayvanat onun için halay çeker. Tavşanlar zıplar, kuşlar kanat çırpar, Tilki izleri gezer, ceylan ürkekçe yaklaşır. Onu anlayan tabiatın dilidir, Ama insanlar... Ah insanlar... Onu görenler hızla geçerler yanından, Bir çift söz bile etmeden... Kimdir o? Delilikle velilik arasındaki ince çizgide, Kimi zaman bir sarhoş gibi, Kimi zaman bir ermiş gibi, Ne dünyevi işlere aldanır, Ne de insanın ihtiraslı maskelerine. Onun gözlerinde dünya bir zerredir, Ama o zerrede, bir kainat saklıdır... Mevlâ’nın aşkıyla kavrulmuş, Ne bir maddi çıkar peşinde koşar, Ne de olmayanları arar, Ayrışığı gibi saf, Gündoğumu gibi tertemiz, Bir çocuk kadar masum, Bir bilge kadar derindir... İçinde volkan, sadece sevgiyi taşır, Ne öfkeye yer vardır, Ne kine… Görmediğiniz o yangında, Merhametle döner alevler... Adı deli midir? Yoksa veli mi? Kim karar verebilir? Hangi ruhun derinliklerini görebiliyorsunuz? Onun sessiz çığlıklarını duyan var mı? Belki de sadece rüzgar anlar onu, Belki de bir ceylanın ürkek bakışında saklıdır künyesi... Gökkuşağını taşır, Her renkte bir anlam bulur, Ve her anlamda Yaradan’ın esrarını arar, Doğanın nefesinde, Bir ayet okur kendi içinde... Delilik mi bu, yoksa ilahi bir vecd mi? O, kendi içinde bir aşık. Bir köprü gibi iki dünya arasında, Ne tam buraya ait, Ne de tam gitmiş o... Her sabah güneşe dönünce konuşur, "Bugün de aşk için yanacağım" der. Ona gece yıldızlar fısıldar, "Bugün de sabredeceğini söyler..." Ve insanlar… Ah insanlar… Ona deli derler geçerler. Oysa anlayamadıkları bir hikayedir. Bir kitabın en derin bölümüdür, Ama kim o yazarı kavrak ister... Sonra bir gün… Kim bilir, belki bir gün, Onun gözlerinden bir çıkış sızar da, Birinin kalbine dokunur. Belki bir kuşun ötüşünde, Belki bir yaprağın patlamasında, Birileri onun izini bulur. Ama o çok zaman geçer belki, Ancak o artık kaybolmuştur o, Bir dağın zirvesinde, Ya da bir derede kalmıştı. Mevlâ’nın adıyla sarılmış, Sessizce aşkın kollarına bırakmıştır kendini... Kim bilir? Belki de delilikten çok daha ötede bir velilik, Belki insanın anlayamayacağı bir hikmet. Ama şurası kesin: O hayat, bir meşale gibi yanıp sönen, Ardında bir sevda bırakmıştır... Ve hala gökyüzüne bakan bir tilki, Yıldızların altında o izi arar… Erol Kekeç/04.12.2024/Sancaktepe/İST |
Benim şiirlerimde uzundur herkes uzun şiir yazamaz.
Uzun şiir yazmak büyük bir maharettir.
Canı gönülden tebrik ediyor kaleminizin daha Kavi basiretinizin daha engin olması dilek ve temennilerimle...
İhalil tarafından 23.12.2024 21:44:11 zamanında düzenlenmiştir.