Suskun Yer Şahit Gök
Her evde şehit,
Her mahallede bir direnişin izi, Yer suskun ama gök şahit; Gazze’nin kalbinde her yara, bir yıldız gibi, Karanlıkla örtülse de bir umut gizli... Yaralı sokaklarda çocukların sessiz ağıdı, Birer mezar taşı olmuş taş duvarları, Kırık dökük bir kent değil sadece, Her köşe başı bir kahramanın siperi, Her taşında bir hayat saklı, bir umut gizli... O sokaklardan geçerken, Gözyaşları dökülür, yürek yangını büyür, Her adımda bir şehit, her duvarda bir kan, Bu şehirde gök şahid, toprağın dili suskun, Ama sükûnetin ardında bir çığlık saklı... Bebeklerin mırıldandığı ninni değil burada, Barışın dili çoktan susmuş , Bir annenin gözlerinde yaş, Bir babanın ellerinde öfke; Susmuş bir dünya ama Gazze hep diri, Kanla sulanır her karış toprağı... Evlerde, yitirilen masumların adı kaldı, Küçük sandıklarda saklı umutlar gibi, Her evde bir şehit, her sokakta bir gölge, Ve biz, toprağın yasına duran tanıklar, Gök, bu acıya şahid; bir sükut var, ama ağır... Dünya dönüyor elbette ama burada ağır bir hüzün, Zaman durmuş sanki, ağlamak bile sessiz, Her bir hayat Gazze’de bir destan gibi, Yıkık duvarlar değil bu sadece, Bir milletin onuru, acısı, ve sonsuz direnişi. Bir ağıt yükselir gökyüzüne doğru, Şairler yetim kalır burada, kelimeler güçsüz, Her evin içinde bir yas, bir öfke, Her sokak bir destanın sessiz tanığı, Gözler dualarla birleşir; umut hep diri, Yer suskun ama gök şahid, bir halk hep ayakta... Gazze’de sokaklar ölü, duvarlar yıkık, Ama her taşın ardında gizli bir umut var, Bir çiçek gibi açar kanın ve yıkımın üstünde, Küçük bir el büyüyen bir fidan gibi, Gözleri geleceğe bakan bir çocuk saklı... O kırık duvarların arkasında, Toprak ana, çocuklarını kucaklar gibi, Ve her yeni doğan günle, Bir umudu daha yazar kalemimizle kan kırmızısına, Hangi duvar yıkılsa, altından bir direniş çıkar gizlice... Dünya suskun; kulakları sağır, Görmeyen gözler, duymayan diller, Ama biz biliriz; gök şahid bu hüzne, Çünkü her yıldız, her akşam Bizim yasımızı taşır, bizim sessiz çığlığımızı... Savaşın ortasında açan bir çiçek gibi, Yıkıntılar içinde bir serçenin cıvıltısı, Hayatta kalan her ruh, bize bir direniş, Yıldızlar şahid, gökyüzüyle el ele, Bu şehrin yarınlarına, umutla bakacağız... O eller ki, küçük parmaklarıyla, Yarına dokunmak isteyen her çocuk, Kanla karışsa da parmak uçları, Gökyüzüne uzanmış; bir gün elbet, Adaletin ışığı bize de değecek... Yine de suskun kalmayacağız, Her duamızda bir ateş yakacağız, Bizi duyan varsa göklerin ötesinde, Görecek; Gazze’nin gözlerinde bir hayat saklı, Bu toprakta umut hiç bitmez, kan da durmaz... Bir yemin ederiz her gece karanlığında, Sessizce yükselen yıldızlarla, Her kaybolan can için, her yıkılan ev için, Ve her unutulan isim için, Bir hatıra bırakırız gökyüzünde... Gün gelir, bu toprak susar, Ama o gün gelene dek, Yemin ederiz Gazze’nin yıkılmayan umuduyla, Yıldızların dağladığı, gecelerin ıssızlığında, Her nefesimiz bir direniş olacak... Şairin mısraları, Gazze’nin kalbi gibi, Her harfi bir yarayı sarar, Her dizesinde kanatır acıyı, Bir şiir ki, diline almaz isyanı, Ama her okuyanda yankılanır, Gazze’nin sesi gibi... Biz ki umut ederiz, gözyaşlarımızla yeşeren toprakta, Bir bahar gibi filizlenecek o gün, Her kayıp canın hatırasını yaşatmak için, O suskun dünya, o görmez gözler, Bir gün gelecek Gazze’yi görecek... Toprağın altında ezilmiş canların izinde, Sessizce filizlenir direnişin tohumu, Ölen her can bir gölge bırakır ardında, Ve o gölgeyle aydınlanır gece karanlığı, Bir yıldız gibi parlar çocukların gözlerinde... Bir annenin ağıtları yankılanır sokaklarda, Her duvarda bir çocuğun gülüşünü arar, Ama bulamaz, çünkü yitip gitmiş hepsi, O çocukların bakışları, derin yaralarla dolu, Ve her yarada bir yemin kalır saklı... Bir yemin ki, susmaz Gazze’nin acısında, Bir yemin ki, tüm dünya duymaz, Ama biz biliriz; her gece o yeminle uyuruz, Ve her sabah, aynı cesaretle uyanırız, Korkmadan, yılmadan, kanı durmayan toprağımıza sarılırız... Bu topraklar ki, her tanesinde bir hatıra, Bir çocuk, bir ana, bir baba saklı, Her canın bıraktığı izlerle dolu, Ve biz, o izlerden güç buluruz; Biliriz ki bu toprak, vazgeçilmez bir yurt bize... Her damla kan, bir duanın yankısı, Her yıkıntı bir hayalin kırık parçaları, Ama biliriz, kırık parçalardan yeni umutlar doğar, Çünkü Gazze, yeniden ve yeniden doğar, Her sabahın ilk ışığında, ayakta kalır... Gökyüzü ağlar bazen, toprağın üstüne, Yağmurla yıkanır yıkıntılar, ama silinmez izler, Her yağmur damlasında bir umut taşır bize, Çünkü Gazze’nin gökleri bile acıyı taşır, Ve toprağı umutla yoğurur o gözyaşları... Bir şehrin kalbi kırık olabilir belki, Ama ruhu asla; çünkü bu toprak yaşar, Ve yaşadığı sürece de, susmaz direnişin sesi, Her sokak başında, her evin avlusunda, Bir fısıltı gibi yayılır: Vazgeçmeyeceğiz... Çocuklarımız bilir, bu acının ağırlığını, Ve öğrenirler cesareti, daha küçükken, Bilirler, bu topraklara düşen her gözyaşı, Bir çığlık, bir haykırış, bir hakikattir, Ve bu hakikatin sesi yankılanır, susmaz asla... Yarına bırakılan bir miras bu toprak, Bir çocuğun çizdiği, özgürlüğün haritası, Her kayıp can, bir zaferin sessiz sözleri gibi, Gelecek nesillere fısıldar: Biz buradayız, Ve burada kalacağız, sonsuz bir direnişle... Her nefes bir yemin, her yemin bir umut, Ve Gazze’nin göğsünde bir ateş yanar, Bu ateş ki, yıldızların ötesine ulaşır, Bir dua gibi yükselir göğe, Her mısra bir yaşam, her kelime bir direniş... Bir şairin kaleminden dökülen her harf, Gazze’nin çığlığı, Gazze’nin özlemi, Ve bu şiir, o şehitlerin dilinden dökülmüş, Bir ses, bir çağrı, bir umut taşır bize, Bu toprakların direnişini, sonsuz bir sevgiyle sarar... Bu toprak, bu hayat, bu direniş, Bir ömür boyu sürecek bir sevda gibi, Çünkü Gazze sadece bir şehir değil, Bir umut, bir ruh, bir miras, Ve her adımda bizimle yürüyen bir gölge... Her mısra, her söz, bir direniş çağrısı, Ve o çağrı yankılanır gökyüzünde, Geleceğe, çocuklarımıza, yarınlarımıza, Bir fısıltı gibi yayılan: Biz buradayız, Ve Gazze, asla susmayacak. Bahadır Hataylı/09.08.2024/Namazgah/İST |