ASILSIZ HİKAYENİN VASIFSIZ KAHRAMANI
Karmaşık sayfalar.
Haklısın. Her şey karmaşık. Tıpkı hayatım gibi. Hayatımız, hayatlarımız… Senin, benim, onun, onların… Gece ve gündüz gibiyiz biraz. Sence de öyle değil mi? Karışık cümleleri anlamlandırmaya çalışan dilbilimciler gibiyiz. Ya da Mitolog… Ne kadar anlamsız ve komik hikaye varsa, Kendi üzerimizden var etmeye çalışıyoruz. Anlamsız bir çaba… Mesela yağmur. Mesela kar, rüzgar ya da yıldızlar… Ölüm, doğum, krallar ve kahramanlar… Evrenin çekim gücü bir de. Çabamızı biz bile anlamıyoruz çoğu zaman. Kimliği belirsiz maskelerle boğuşurken can kaybından ölüyor yaşamlarımız. … Kırgınlık diye bir şey var hayatta. Kırgınım doğru! Kırgınsın, kırgınlar, herkes kırılır kimi zaman… Zamanla kırılıyor dünya. Zamanla… Her şey zamanla biliyorsun bunu. Her zaman, her şeye hazır olmalı insan. Zorunda daha çok. Acıyor yoksa. Mesela sırtı… Mesela kamburu ya da kamburları. En fazla kaç kamburu olur ki bir insanın? Bir mi, üç mü, hiç mi? Kafam karıştı. Niye girdim ki bu konuya. Zaten karışık her şey. Biraz da dağınık kafanın içindeki kafam. İçim de öyle. Hep çekiyor bu kopyayı biri diğerinden. Tıpkı acılarım gibi. Acınası oysa her biri. Tekrar ediyorum; Sırtım acıyor biraz. Sırtım kaldıramıyor bazı sancıları. … Susmaktan, dilimin ağzımda büyüdüğünü, Ağzımın dilimle büyüdüğünü, Büyüdüğünü bazı şeylerin, Sancıyla büyüdüğünü ve doğuma yaklaştığını bilmeni isterim. İnsan birkaç kez doğabilir. İnanmıyormuş gibi pozlar verme. İnsan doğar, yaşar, ölür ve bir kez daha doğar. Hayat tam da bu anlamsız dörtlemenin çemberinde bir kısır döngü değil mi zaten. Toprağın altında yatırıyor bütün doğumları. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler… Yeniden doğmak için ölüp, ölmek için yaşarlar. Ben demiyorum bunu, Kafayı kırmış bilim insanları söylüyor. Biliyorum. Klişe televizyon programları, İzdivaçlar, kayıplar ve kavuşmalarla dolu kafanın içi. İnsan kalabilmek, karıncaların çizgiler çizdiği monitörleri izlemekten çok daha farklı, inan. Her çalan kapı ziline koşmak da ahmaklık ayrıca. Ahmaksın, ahmağım, ahmaklar…. Kim bu ağız dolusu ahmaklar. Bıdı bıdı konuşup anlamsızlaşanlar. … Konuşmak kolay ve seviyor herkes bu bilimsel açıklaması olan eylemi. Susmak… Köleleşmiş bireyden daha tehlikelisi mi var? Susturma sakın. Kimseyi! Susmak acı bir tebessüm. Değil mi sence de? Ekliyorum; en güçlü insan, en çok susan insandır. Söyleyecek sözü yok sanırlar. En çok susmak konuşur oysa. Ağızlar, dolu dolu tükürür suskun sözcükleri. Bir teki değmiyor bile yere. Hava boşluğunda yankıyla avaz avaz susuyorlar. Zavallılar… … Fişi çeksen kurtulacaksın halbuki. Ben alıştım sayılır aslında burada böyle yaşlanmaya. Yaşadık saydığın tüm zamanı ben itinayla yaşlandım. Ya da sendin yaşlanan ve bendim yaşayan. Kürek mahkumu gibiyim daha çok. Çektim, çektim, çektim, çektim… Çekiyorum! Günün sonunda çeken senmişsin gibi sitem ediyorsun. Nankör! Senin gibi takmıyorum terimleri. Takılmıyorum. Bir şekilde yaşamlanıyoruz işte. Şey gibi biraz da; her neyse ne işte gibi. Tütün kokusu aldım. Severim. Bir de şöyle külsüz yanıp tükense. Rüzgarın yüzüme üflediği külleri diyorum. Küllükte birike birike koleksiyon olan izmaritler falan hani. Sigara mı çekti canın? Benim çekti. Bir kadeh şarap… Şömine yanmasa da olur. Paslı pencerenin korkuluğuna yaslanarak da içilebilir bir kadeh şarap pekala! Şuursuz bir sarhoşluk da gelip oturabilir tam üstüme. Senelerdir işgalimde olan seni kurtarır esaretimden. Çatal da verebilirim eline. Olmazsa bir de kaşığım var. Tünel kazmaya yetecek kadar da zamanımız. Ekonomi, tarih, siyaset, bilim… Her dala uzanırsın bu geniş zaman içinde. Bulanırsa midesi alkolün, kusabilir gözlerin. Ben de kusarım. Tam şuraya! Bu karışıklığın içinde yapabileceğim en yerinde eylem olurdu zannımca. Kızma, dur! Tutuyorum kendimi, rahatla. Mum yakalım istersen. Hani sıkıldıysan karanlıktan. Mum iyidir. Değil midir? İyidir iyi. Bir sürü karanlığa kafa tutar el kadar şey. Eriyip giderken bile başı diktir. Renginin bir önemi yok. Ama güzel koksun ister insan. Kokulara zaafın şehvetten olduğunu duymuş muydun. Duymuşsundur. Kasıklarında bir hareketlenme yapıyor insanın. Zamansız hareketlilik olağan dışı çözümlerle dikilebiliyor günümüzde. Bildiğin dikişlerden değil o. Zaten bir çoğu dikiş tutmuyor. Ya da diktikten sonra tutarsızlık yapıyor sefil hayvanlar! … İğne iplik iyidir yine de. Bir çok şeyi düzebilirsin. Sana anlatmak istediğim birkaç hikaye biriktirdim. Yazdım hepsini. Unutmamak ne mümkün bu kargaşa da. Yazdım işte. Okurum bir ara, hani zaman olursa. Bir kadeh daha? Ben aslında kitapları çok seviyorum. Evet uzaktan. Bir tane okumak çekmedi hiç canım. Nedeni yok. Acıklı hikayelerin, mutlu bittiği gerçeği hiç gerçekçi gelmiyor say inancıma. Sen oku ama. Okumak iyidir. Öyle derler. Büyük büyük insanların hepsi okumuş. Büyük olma çabam yoktu say. … Sen büyü! İçimde büyüdüğün kadar büyüyemezsin hiçbir zaman. Ama olsun, oku! Büyümek dedim de, bak ne diyeceğim. Kaktüsün… Öldü! Öldü işte. Ölüme bak sen… Sinsi bir yılan gibi nasıl da sokuluyor yaşamlara. Az evvelki sözüm mü?. Hayat dediğime takıldın şimdi sen. Tanıyorum seni. Asılsız hikayelerin vasıfsız kahramanı. Evet ben!. Yoruldum. Noktasız gidiyorum. Bakma sağına soluna, kafanda bir yerlerdeyim aslında. Hayata gülümsediğin bir anda, tekrar çıkmak isterim karşına. |