Kelebek neden öldü
Bir kelebek uçtu.
Bazı yorgunlukların dinlendiği yerdeyim. Kimsenin kimseyi görmediği, kimsenin kimseyi tanımadığı… Dilimlenmiş bir hayatın bana düşen payında, kafamda uçurtmalar, kafamda balonlar, kafamda onlarca düş kırıklığı… Kafam nerede bilmiyorum. İçinde devlerin, arıların ve trenlerin düdük çaldığı, irilerin ufakları çiğnediği hayatları, atlarla tayların ağladığı zamanları, ölümleri düşünüyorum. Sessiz ölümleri… Hangimiz sesli ölüyor ki! *** Kimilerinin rüyaları korkunç kabuslarla dolu. Kimileri bal kabaklarında, dört nala sürüyor deli taylarını. Kimi uçurumun ucunda sallanıyor; rüzgarın keskin pençesinde. Yasaklı meyveler için kendilerini vuruyor kimileri; bir çeşit çatışmanın içinde. Günahlara batıp batıp aklıyor yine kendini hiç bilmediğimiz diğerleri. Aklım hep bir kalabalığın ucunda. Bir sokak kavgasında, bayram arefesinde. Gitmek ve gelmek arasındaki ayrım kalbimi sıkıyor. Uğursuzca söylenen sözler de cabası. İsa’dan bu yana insan olmaya, Havva’dan bu yana günahsız kalmaya çalışıyor kitleler. Kabarık gülüşlerdeki sahtelik, henüz tanıştığım yerlerimi acıtıyor. Bir kelebek uçtu. Bir adam bağırdı. *** İyilik kendini bir şeylerle tanımlayabiliyor. Tanımlıyor mu diye düşündüm söylerken. Tanım… İyilik nedense garip tanımları olan bir söylem. Yoksulun karnını doyuran bir zenginin cebinde iyilik. Öyleyse hemen hemen herkes iyi. İyilikleri cebine sığan insanlarla dolu sokaklar, kaldırımlar, arabalar… İyiliklerin süslediği evler. İyiliklerin süslediği ofisler. İyiliklerin süslediği lüks hayatlar. İyi zannedilen havalar… Vitesi boşa atılmış hayatların, büyük bir incelikle ıskaladığı tek şey; iyilik. Bir kelebek uçtu. Bir adam bağırdı. Kelebek duvara çarptı. *** Herkesin hayatında bir gölge var. Kolundan çıkarmadığı, onsuz uyuyamadığı… Kötü şeyler olunca suçladığı bir karanlık. Uçurtmaları kimse görmüyor. Kalmadı çocukluğuna sadık kimse. Bir İki Üç… Günden güne çoğalıp duruyor maskelerin sayısı. Patronun karısı, kadının kocası… Falancanın çocuğu. Peki ya balonlar? Kargalar bir bir patlatıyor onları. Önce bir bir, sonra hepsini. Ayaklarımız yere değince anlıyoruz pembe bulut olmadığını. Böylelikle bir karga öğretiyor bize gerçeğin kara yüzünü. Bir kelebek uçtu. Bir adam bağırdı. Kelebek duvara çarptı. Kelebek öldü! |
şiirin kıyısında...
aslında kırık aşkların hikayesine yazmışken kendimi
ve ölümü nice düşünürken ve onca yıl sonra
vazgeçmişken sevdiklerimi günaha sayıp ve onlar adına üzülmüşlüğüm varken.
off, dağılıyorum farkındayım şair,,
maskemi hem çıkarmış yada çıkarmaya çalışırken.
yok,
işçiye saymışlığım kesin kendimi
ve zaten sizin patronu sallamadığınız da belliyken
ve asil çıkmaz ben ve ben gibilere dairken...
balona saymaktansa
kelebeğe sayıp kendimi duvara çarpıp
yine de yaşayabilmek...
eyvallah.