PENABER
Bu benim harabem.
İçinde sen yoksun. İçinde evler, yıkılmış duvarlar, devrilmiş direkler… İçinde gizli sevdalar, Gün yüzü görmemiş günahlar var. … Bu benim yolculuğum. İçinde sen yoksun. İçinde trenler, vagonlar, istasyonlar… İçinde otobüs terminalleri, Ucu yırtılmış biletler var. ♾ Yüreğime hapsettiğim arzularla yürüyorum nicedir bu yolları. Her sokakta, üstüme devrilen duvarlar kapatıyor güneşimi. Ve ben her devrilmiş direkte kayıp ilanlarına rastlıyorum. Yanımdan geçerken yüzünü saklayan yalancıların yüzünde asılı buluyorum suretini. ♾ Vedalarla dolmuş şehrin soğuk sokakları. Üşüyen sırtımı pardösüm bile ısıtmıyor artık; Ceplerinde vesikalığını gizlediğim pardösüm… Tıpkı fotoğrafın gibi vesikalık bir bela diye asılırdı gözlerin gönül duvarıma. Gözlerin ki, kadim çağların us bilmez divanesi. Daha fazla yapamadım. İşte bu yüzden, kalbin gibi, yüzün gibi, ellerin gibi soğuk bu iklimden, Atladım pas kokulu bir vagona ve kaçtım bu şehirden. ♾ Her istasyonda sendeledi tren. Yılgın ve yorgun raylar üzerinde çalan her düdükte, anılarım çınladı yırtarak kalbimin zarını... Kar yağdı, yağmurlar yağdı, sonbahar acımadan kıydı tüm çiçeklere. Gittiğim yollar yetmedi, bir daha gittim. Yollarım bitti, biletim tekrar tekrar kesildi. Mevsimler tükendi. Yıkılan evler baştan inşa edildi. Gözlerin bir kez daha geldi durdu gözlerimde. Rüya mıydı, gerçek mi çözemedim. Vuslat diye düştüğüm yollardan ne yaptıysam sana dönemedim. Aradım, arandım, zamansızca yağmalandım. Kimi zaman su olup aktım çağıl çağıl, Kimi zaman benim olmayan suretinde dolandım. ♾ İçim yolculuk çekmemişti esasında. Küf kokmasaydı gönlümün odaları, Yağmur sızmasa, çatısı akmasa, Kaybın sokak lambalarının direklerinde ilan olmasa, Düşmekliğim yoktu böyle bir yolculuğa. Ama şimdi penaber olduğum yolculuklar çekiyor içim. Hiçbir yere varmayan yollar geçiyor içimden. Dokunamadığım teninde, dudaklarında, saçlarının raylarında, dumanını savura savura geçiyor tek yolcusu olduğum trenler. ♾ Yol uzun… Bu benim yolculuğum, İçinde sen yoksun. İçinde ucu yırtık biletler, ayrılıklar, özlemler, gözyaşları… Vurulmuş kuşlar, yerine ulaşamayan mektuplar var. |