BABAM ÖLDÜ
Babam öldü ve ben kimseye anlatamadım derdimi.
Gözümün içine bakıyordu ölürken. Gözleri kıpırtısız… İki kaşının arasından bir şey akıyordu. Böyle uçurum gibi keskin, derin bir şey. Traşlı yüzü tebessüme kısırdı. Havlusuyla ıslak ellerini kurutuyordu. O sırada, bıyıklarından daha demincek yüzüne çırptığı su damlıyordu . Gözleri orayı burayı dövüyordu ölürken babamın. Kirpikleri, ürken bedenimi hedef alıyordu tam on ikiden. Her sabah ezan vakti çıkıyordu evimizden. Her gün batımı eli boş döndüğünde, bu kez de elleri boş ölüyordu babam. Türlü türlü, ama hep birbirine benzeyen ölümlerle ölürdü babam. Kimi zaman bir yabancıya tebessümüyle, Kimi zaman başka başka saçları okşayan şefkatiyle… Yetim gözyaşlarım bağrımda düğümleniyordu. Cebinden birkaç demirden para aşırırdım o zamanlar; babamsa balya balya parayla ölürdü cebinde. Soframızda bazen sekiz, bazen on bir kişi ile ölürdü babam. O vakitler ellerim ne kadar büyüktü, Koca yüreğim nasıl sığardı sıska bedenime bilmem. Ama babamın, annemin dudağındaki tomurcukta nasıl öldüğünü iyi bilirim. Bir adam vardı. Eli yüzü düzgün, başka başka bir adam… Gözümün içine bakardı. Sanırsam o da başka bir babaydı. Babam ses etmez, kirpiklerine yay bile değmezdi. Ölürdü sadece . Bir başka babanın beni saran kollarında, Bir başka babanın tebessümünde… Bir başka babanın faili meçhul olmayan sevgisinde ölürdü. Babam ölürken mevsimler değişirdi ürperen tenimde. Yetimlik sağanak olur yağardı saçlarıma. kimsesiz bacalar sönerdi. Penceremize birkaç karga üşüşür, acı acı öterdi.. Yorulmazdı ölmekten babam. Dünyanın gözünün içine baka baka, Başı dik, gururlu ve mağrur ölürdü. Bazen aslan sütüyle ıslatırdı dilini damağını. Öyle zamanlarda “hah!” derdim, “nefes alıyor, ölmemiş.” Ardından sabahı sürükleyen gece, hiç olmadığı kadar hızla çekip gider, gün doğardı. Titrek adımlarla yaklaşır bakardım. Yok! Ölmüş babam. Hiç kimse anlamıyor küçücük yüreğimde kopan zelzeleleri. Görmüyor yine kimse üzerime yıkılan cesedin altında körpecik bedenimin nasıl can çekiştiğini. Babam böyle zalimce her gün öldü gözümün önünde. Hiç unutmam; elinde bir tas su tutuyordu. Su ılıksa ve yaz güneşi yakıyorsa o kavrulmuş tenini, aynı tasın içinde duvara çarparak ölüyordu babam. Elimde tuttuğum sürahiyle tasın ardından bakarken de, ibrikle o ölü ellerine su dökerken ve o bembeyaz ayaklarını yıkarken de hep ölüyordu. Nasıl da dirhem dirhem, sesimi boğazımda zincire vura vura ölürdü. Bu gün hala kaç kişi var babasını ölürken seyreden? Kaç kişiyiz babasının cesedi ile büyüyen? Ve kaç kişiyiz bir kadavraya hala hayranlık besleyen? Canım babam ölürken sessiz sedasız, Bir Fatiha dahi okunmadı peşinden. |
Girişte hiç iyi girememiştim şiire
Sonra öyle bir yükseliyordu ki şiir
Bütün ölümler için ağlayabilirdim
Şahane buluşlar vardı şiir içinde
Finaldeki düşme anlaşılma kaygısından oldu.
Daha güçlü bitmeydi şiir
Kadavra benzetmesinde bitmeliydi …
Ve hikaye fotoğraf gibiyse
Çok seviyorum
Ki fotoğraf güçlüydü, şiir gibi
…….r
F S M tarafından 29.8.2024 19:52:56 zamanında düzenlenmiştir.