ZAMANI BOZUK SEVDAYA
Uzun uzun satırlarım kısır döngüye uğradı.
İsmin, giripte çıkamadığım bir girdaptan ibaret. Bu yola nasıl girdim anımsamıyorum bile artık. Uzun kahvaltılarımdan, bitmeyen yürüyüşlerimden, Ve o engin gönlümden eser kalmadı geriye. Fesat bir düşüncenin, ve arsız bir nefsin esiriyim şimdi. Başlangıçlarla bitişleri ayırt edemiyor, gelenlerle gidenlere şiirler dökemiyorum artık. Hafızamdaki not defteri tıka basa doldu. Sayfalar iç içe, satırlar birbirine geçti. Seni, sesini, tenini, kokunu bile anımsamıyorum biliyor musun. Hangi mevsimde geldin, hangi ayda gittin, Zamanlardan hangisindeydik... ... Kavuşmanın dakikalarını sayardım oysa. Gelişinin gözyaşını, gidişinin gözyaşına karıştırmamak için özenle, sevgiyle hamallık yapardım içimdeki inşaatta. Kimseden el istemez, bütün ağırlığını, bütün ağrılarını bir başıma çeker, dert yanmaz, sana hiç sitem etmezdim. Şimdi dilimde ezber kalmış bir kaç şarkıdan başka hiç bir şey yok bizden geriye. Ezbere yaşanmış bir aşkın ezberini bozan şu unutkanlığından sonra, seni düşünürken yanağımdan öpen bir kaç gözyaşından başka ne kalmış olabilir söyle! ... Bunların suçlusu ben değilim elbet. Sen de değilsin. Bana sorarsan, Zamanın tokatlarından, kaderin en çaresiz zamanlarından geçmiş olmamız tamamen ikimizin şanssızlığı. Yüzüme yediğim onca tokattan sonra kendime gelmem de gerekiyordu zaten. Zaman duvara vura vura öğretiyor işte gerçekleri. İnanmasan bile anlıyorsun, yine zamanla... Ben de öyle anladım sevgilim. Bu yüzden hakkımı helal ettim. Bu yüzden elimden gelmeyenleri sineye çektim. Ki gönlümden gelenlere de elim varmıyordu zaten, biliyorsun. ... Ne yaptıysam olmadı. Başımı hangi yana dönsem, gerçekler tokat gibi çarptı zamanı bozuk sevdamıza. Çok ağladım, çok... Günlerce ve gecelerce dinmeyen sahipsiz hıçkırıklarım oldu. Sahipsiz evet! Zira ben düşününce onları bile sahiplenmiyor, kendimi hırpalamaktan başka bir şey yapmıyordum. Hal böyle olunca, bir süre sonra kendimde kabahat aramaya başladım. Fakat bu kez de vicdanımın körelmeye yüz tutmuş kıvrımları sızlayarak susturdu kızgınlıklarımı. Sanırım yapılabildiğim en doğru şey gerçekten de susmaktı. Sustum... ... Bunları sana söylemeyecektim. Ama şu dinlediğim şarkı öyle dokundu ki anılarıma, anlarıma, içimde ukde kalmış senli zamanlarıma, Yine yazmadan edemedim. Bunu ne zaman okursun bilmem. Ben ne zaman ölürüm bilmem. Ama sen bir gün bunları muhakkak bil. Bil beni darmadağın eden zamanları, Sensiz geçen anları, öncesinde ve sonrasında nasıl arafta kaldığımı. Tırnaklarımdan gamzelerime dolan imkansızlığı. Hem belki o zaman suçlamazsın da beni. kim bilir! İki kaşının arasından akan çizgiden, yüreğinden, ve kirpiklerinden sevda ile öperim. Hoşça kal! |