SEN GİTTİN YA
Gideceğini biliyordum
gittikçe küçülüyordu ellerin Sen gittin ya bu acı bütün kemiklerimi kırdı Cümleler ya/rala/nmış çıktı ağzımdan Bu yüzden nereye gitsem benimle geldi dudaklarımdaki s/is tadı Ben kimseye söylememişken rujunu sürmenin elvedandan uzun sürdüğünü Sen adını bilmediğin bir sokak lambasının gölgeden elini tutmuşsun Yetmezmiş gibi -ki ben yapardım öperek- yağmur yağarken bankta oturup saçlarının örgüsünü çözmüşsün Gittim bütün hayallerimi ayakkabı boyarken dilencilik yaparken tutunsunlar diye köprü altı çocuklarına verdim Eve döndüm alelacele gözlüğümü kırdım görmek istemiyorum diye aynadaki yüzüm dediğim yarım heceyi Birkaç gün sonra önce arabaların ön koltuğunu seven bir kadınla sonra herkesin olan şarkıları seven bir kadınla tanıştım İlki iç çamaşırlarını Nasip işte oturduğum sofralardan hep aç kalktım Kendimi hikayelere verdim Mesela -bilmiyorum hangi dün okudum- biri kendisini üç bacaklı olduğuna inandırmış bir sandalye ile ilgiliydi Bir diğeri cenaze evinde otobüste unuttuğu şapkasından bahseden adamla ilgili Bilemiyorum seni o bacak gibi unutabilir miyim O şapka gibi… (Geçenlerde mahalledeki kahveyi taradılar dediklerine göre 23.30 suları Ah be dedim biliyor musun yarım saat ile kaçırdım seni tek hamlede unutmayı) Sana garip geliyordur bu sözlerim Belki de biraz kırık yürüyemeyecek kadar kentinin caddelerinde Nereden bileceksin tabi nasıl zordur yaşamak çığlığın duyulmasın diye ağzını dikip durarak akrebin iğnesiyle …. Özgür SARAÇ / Râzı |
Ellerinize sağlık çok güzel yazmışsınız!