nasip
söz verme, gelinemez
ya nasip bahar gök atına binmiş say akasya güneş üşümeden buğday saçalım kasım da toprağın soğuyan ağzına şikayetsiz bir gündelik zaman sofraya su yanının üç hali bereketten olur susmak gelincikler de köklenir boşluğumuza sözleri yontularım ben taş ustalarına özenerek küçük taşları sektirirler dünyalı arafta bir sahilden karşı kıyıya buluşamayız yine de harman yerine gülümsemeler çatlayıp, ellerimiz nasırlanır ,şatafatından dökülür doğru bildiklerımiz tek düzesine kalınan ah eşitler sonrayı şimdiye gelsek te sizi bulamayız ömür törpüsü dünyalıktan haberler birileri miracını arar ölmeden ,ölerek tavafından dönmeyen ayaklar gözlerin yağmurları mı topraklarından döktükleri gece rengi elbiseye sağır kalırım ben ,dinleyerek söz verilse, varılamaz utanılır da hem, yürek terlemeyip, göğsüne o çocuk katlı yorgunluklardan doğmayınca nasipte doyuran beyaz bir uyku da, bir kanatlı kırmızı konmuş gibi dudağına |