BİR AVUÇ DENİZ KABUĞU
Söylemiştim
bir kadını serçe parmağından sevmeye başladığımı Acelen neydi de gittin? Nasıl mıyım? Matem evinde işaret olsun diye kapı önüne koyulmuş ayakkabılar gibi İyi ki inancım vardı diyorum yoksa boğazıma dolayıp bu şehrin caddelerini boğardım kendimi Biliyor musun ne zaman hatırlamaya çalışsam bir tarafı eksilmiş oluyor yüzünün Bu yüzden -bana mısın demeyip yürümeye devam etse de akrep- duvardaki saatin kuşunu öldürdüm Kendime kızıyorum bazen Anlamalıydım boynunun kenarı dudaklarımı yırttığında yabancın olacağımı Anlamalıydım Aşkı zaten bir mermiyi tarif eder gibi tarif ediyordun Harfler kördü hep kelimeler soğuk benim adresim de değildi kokun Nasıl mıyım? Yetecek kadar öpücük biriktirmemişken dudaklarımda Hazır değilken çöl gülü kokan hırkanın huzuruna Beceremiyorken bu kediyi senin gibi sevmeyi Başlıksız bırakıyorken hala karalama kağıtlarında şiirleri Biliyorken baharın yaralarıma iyi gelmeyeceğini… İyi değilim tabi Bir salıncağa yurt olmak isterken payına cesede tabut olmak düşen meşe ağacı gibi Sorup duruyorum Rabbim bu başıma gelenler koparıp ona verdiğim çiçeklerin ahı yüzünden mi yoksa senin önünde eğilmek varken onun serçe parmağından öptüğümden mi? -görüyorsun ya seni suçlamamak için her yolu deniyorum hala- Gitmesen olmaz mıydı diye düşünüyorum bazen Kimse bilmez şimdi kağıttan gemiler yapıp yağmurun kollarına bırakmayı sevdiğini Örgülü saçlarının ardındaki anne özlemini ve gözlerinden öpüldüğünde tek hüznünün geçtiğini Nasıl mıyım? Az önce belki de yazılmış en kötü şiir kitabını bitirdim Bir an bile seni unutturamayan bu melun kitaba bir de yetmiş sekiz lire para vermişim -görüyorsun ya bu şehir dilimi bozdu benim sen gittikten sonra- Not: Yatak odasındaki pencere kenarında deniz kabuklarını unutmuşsun Yazıktır ne olur gel al hepsini -ve kediyi de- bana bırakma Ben senin konuştuğun gibi konuşamıyorum ki onlarla Özgür SARAÇ / Râzı 230623Denizli |
Acaba gerçek olsaydı daha neler söylenebilirdi, çok acıklı ve etkileyici olmuş
Tebriklerimle, selamlar