SEFERİ RUHUMUZUN TÜRKÜSÜ
Bezm-i Elest’te yankılanan bir ah,
Kalu Bela’da söz verenlerin yeminidir bu. Her adım, toprakla yapılan bir konuşma, Her nefes, Resul’ün kokusundan bir hatıradır. Yol uzun, dava kutlu; Omuzlarımızda tarihin yükü, kalplerimizde Hakk’ın ışığı. Ey rüzgar! Taşı bizim türkümüzü, Dağların yüceliğine, ovaların sinesine. Ey toprak! Hatırla bizim seferimizi, Seninle yazıldı bu hikâye, kanla, alın teriyle. Kervanımızı çöller kavurdu, Geceyi gündüze katık ettik, Bir lokma ekmek, bir damla suyla yürüdük. Ama her taşın altında Resul’ün izini aradık, Her yıldızın altında, O’nun nurunu gördük. Biz, yemin edenleriz, Tarihin bizi anlatmasını beklemeyenleriz. Biz, ihlâsın ırmağında yıkananlardanız, Her seferinde yeniden doğanlardanız, Dünya bizi unutsa da, semada yankılanan isimleriz. Ey düşman! Bil ki silahımız demir değil yalnız, Dualarımızın keskinliği her kılıcı aşar. Korkusuz yürekleriz biz, Zulme diz çökmeyen, adaleti yere düşürmeyen. ALPEREN ahmet nejat Bezm-i Elest : Kur’an-ı Kerim’in A’raf Suresi’nin 172. ayetinde geçer ve Allah ile insanlar arasında yapılan bir sözleşme olarak kabul edilir. Bu sözleşmeye "mîsâk", "kâlû belâ", "ahid", "belâ ahdi", "rûz-i elest" ve "bezm-i ezel" gibi çeşitli isimler verilmiştir. |