Islanmış düşlerim
.
. . Hışırtısı Çıplak bir gecenin tutuşmasıydı sanki Yaprakların... Yetmiyordu sanki karanlıkların ürperten ulumaları Alevlerin hükmüne râm olmuş sokaklara... Avuçlarına yağmur gibi doluştuğu an öfke Eski kaldırım taşlarının arasına Yapışkan bir kil sızar sanki yüreğinden acı acı... Yayılır veryansınların yalnızlığa Düşüncelerini istila ederken toz bulutları... Ve solgun benizleriyle Soğuk tenleriyle Hiç kıpırdamadan telaşsız karışır çığlıklara Peşi sıra şaşkın ruhlar... . . . Ayaksız bir yürüyüşe uzanabilmeliydi belki düşünceler Sahillere serili küflü fâniliklere dalaşmadan... Ağızsız konuşmalar Gözsüz bakışlar Hissetmeliydi yine de uzaktan gelişini ölümün... Bir papatya yaprağının can çekişine yaslanıp pineklerken vakit İzbe caddelere yamanmış yaşlı bir adam gibi Oyalanmalıydı rüzgârların çığlıklarıyla öylesine... Soğuk bir kışı daha geçirip geçiremeyeceğini düşünedursun şehir İçten içe seslenişlere varsın yavaşça Çatılara damlaları yağmurların... Yine de bir köşe başına varacak Serkeş ve bitkin adımlarım... . . . Gözlerin örtmeliydi dünyamı Penceresiz duvarlara yakıştırsan ne kırmızıyı Karanlığına kalmalıydı simsiyah Islanmış düşlerim... Sessizce dokunduğun gülüşlerinden Bedenime sızmalıydı ölüm... Sorgusuzluğun kalmamalıydı kahırlarıma birikmekle Çığlara aralanmalıydı sensizliklerim Ve Kurgun yokluğun bile olsa bende Unutuşların konacak kar olup güzlerime Kaç mevsim Kaç sene Bilmeyeceksin belki ömrünce Bilmeyeceksin beni... . . . Sen... . . . |
Şiire sarılasım geliyor Üstüne üstüne Beyaz harflerle yazıldı Kimi bedel ödedi Kimi hesap soracak Yaradan yardır
Tebrikler kutluyorum